PARİS İKLİM ANLAŞMASI / AHMET MEKE

Bu haftaki yazımda arkeolojiye ve seri olarak devam etmeye çalıştığım mitolojiye ara vererek çevresel olarak yürürlüğe girecek olan çok önemli bir gelişmeden bahsedeceğim.

Geçtiğimiz haftalarda “Küresel Isınma” başlıklı yazımda değindiğim, Türkiye’nin iki toplantısına katıldığı Paris Anlaşması’nın 10 Kasım’da tarafı olacağı bildirildi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekretaryasının yayınladığı bildiriye göre, Türkiye 11 Ekim’de Paris Anlaşması’na ilişkin onayı bildirdi. Onayın sekretaryaya gönderilmesinden sonraki 30'uncu günde anlaşmanın yürürlüğe gireceği ifade edilerek, "Anlaşma, Türkiye için 10 Kasım 2021 tarihiyle yürürlüğe girecektir." ifadesi kullanıldı.

Bildirimde şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye Cumhuriyeti, 9 Mayıs 1992 tarihli BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nde belirtilen "eşitlik, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve ilgili yetenekler" temelinde, Paris Anlaşması ve Taraflar Konferansı Sözleşmesi kapsamında, Türkiye, Paris Anlaşmasını, anlaşma ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi koşuluyla, gelişmekte olan bir ülke olarak ve kendi belirlediği ulusal katkı beyanları kapsamında uygulayacağını bildirmektedir."

Anlaşma ile ilgili sürece geçmeden önce “Paris Anlaşması nedir?” Kısaca değineyim.

Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır. Ülkemiz ise Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamıştır. Paris Anlaşması'nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2°C (3,6°F) artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5°C çaba harcanmasıdır. Çünkü sıcaklık artışını 2°C yerine 1,5 ile sınırlamak riskler ve etkiler anlamında iklim değişikliğinin risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağını kabul edilmektedir. Bunu sağlamak için emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması ve 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi hedeflenmektedir Paris Anlaşması uyarınca, her ülke küresel ısınmayı azaltmak için üstlendiği katkıyı belirlemeli, planlamalı ve düzenli olarak raporlamalıdır.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, geçen ay BM Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamada Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı onaylayacağını ve 2053 için net sıfır emisyon hedefinin benimseneceğini açıklamıştı.

Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un imzasıyla 1 Ekim 2021 tarihinde Meclis Başkanlığına sunulmuş, ilgili komisyonlardaki görüşmelerin ardından Paris Anlaşması'na ilişkin kanun teklifi 6 Ekim'de TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Paris Anlaşması'na ilişkin kanun ise 7 Ekim'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

10 Kasım’da Paris Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle benim de yazımlarımda sıklıkla söz ettiğim iklim değişikliği konusunda büyük bir adım atılmış oluyor. Bu anlaşma ile yenilenebilir enerji ve sıfır emisyon gibi kavramları daha çok duymaya ve yaşantımıza dahil etmeye başlayacağımızı umuyorum.

Gelecek hafta yeni bir konu ile tekrar görüşmek dileğiyle…

Ahmet MEKE

CBS UZMANI/Arkeolog

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.