MİTOLOJİ / AHMET MEKE

Bu haftaki yazımda din, tarih, edebiyat ve sanat gibi alanlarda öyküsel olarak rastladığımız mit ve mitoloji üzerine yazacağım.

Kelime anlamı ile başlamak gerekirse Mitoloji; Yunanca birer kelime olan “mitos” (mythos) ve “logos” kelimelerinden türetilmiştir. Mitos, bir nevi masal ve hikâye demektir. Logos ise “söz” anlamına gelmektedir. Bu ikisinin birleşmesinden meydana gelen mitoloji; çok eski zamanlarda yaşamış olan milletlerin inandıkları tanrıların, kahramanların, perilerin hayat ve maceralarını anlatan mit ve hikâyelerdir.

Mit, genelde hayat, özelde toplumun içinde bulunduğu hayat hakkında mesajlar verir, hayatın önemli aşamalarına dair görevleri açıklamaya çalışır. Kısaca ifade etmek gerekirse, mit dünyanın yapısı, hayatın gizemli anlamı, dünyanın isleyişi, toplumsal kurumların oluşma süreci, dünyanın bugün böyle olması ve onun içindekilerin yaratılışının, insan için örnek davranışların, kahramanlıkların öykülerini içermektedir.

Mitoloji, insanlığın ruh aleminin sembollerle ifade edilmiş bir aynasıdır. Bir milletin fikir ve düşünce tarihidir. Bir mitolojinin meydana gelebilmesi için binlerce yıl geçmesi gerekir. Felaketleri, acıları, zaferleri ve sevinçleri binlerce yıl beraber yaşamış toplumlar birleşebilirler. Mitoloji işte bu acıların, zaferlerin, sevinçlerin bir “hatıra defteri” gibidir. Mitolojinin kahramanları, kutsallaşan ve tanrısallığa bürünen yüce varlıklardır. Ama şunu unutmadan belirtmek isterim “Mitolojide tarih yoktur”.

Donna Rosenberg, Dünya Mitolojisi kitabında, her toplumun geçmişe dönük kültürünü ve yaşam şekillerini yansıtan, o toplumun öz değerlerinden iz düşümler barındıran söylencelere rastlamanın mümkün olduğunu belirtmiştir. Yunan mitolojisi, Babil ve Sümer yaratılış öyküleri, Kuzey Avrupa’nın Toton destanı, Mısır tanrılarının öyküleri, İrlanda’nın Keltik ve İngiltere’nin Kral Arthur destanları, Hint mitosları, Çin ve Japon yaratılış öyküleri, Meksika’nın yaratılış öyküleri, Türklerin Oğuz Kağan, Ergenekon ve Manas destanları… hepsi de kendi toplumunun kendine özgü kimliğini oluşturan değerleri özlemleri, coşkuları ve idealleri dile getirirler. Öyküler, toplumun kimliğini, kültürel kökenlerini ve günlük hayatını yansıtırlar.

Mitolojinin din, tarih, edebiyat ve sanat gibi çeşitli bilim dallarıyla sıkı bir ilişkisi vardır. Birçok edebi eserde mitolojik öykülere rastlarız. Örneğin Dede Korkut hikayeleri, Oğuz Kağan, Ergenekon ve Alp Er Tunga destanları gibi mitolojik öyküler edebiyat kitaplarımızı süsler. Mitler, kaynaklarını dinden almakla beraber insanlar tarafından zenginleştirilmişlerdir.

Günümüze kadar gelebilen çok sayıda tarihi eser arasında mitolojik resimlere, heykellere ve kabartmalara da rastlamak mümkündür. Pişmiş topraktan, yontma taştan veya ahşaptan yapılan tanrı ve tanrısal varlıklara ait heykeller, tabak, çanak ve çömleklere işlenen tanrı resimleri …. ve şu an sayamadığımız çeşitli maddelerden şekillendirilmiş ve günümüze kadar gelebilmiş binlerce dini (tanrısal) motifli şekillere hemen her toplumda rastlarız.

Bu hafta mitolojinin ne olduğundan, nasıl ortaya çıktığından, neyi ifade ettiğinden bahsetmeye çalıştım. Önümüzdeki haftalardaki yazılarımda Yunan, Mısır ve Türk mitolojileri başta olmak üzeri mitolojik olayları konu alacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.