MUĞLA GEÇ Mİ KALIYOR?

19 Temmuz 2009 tarihi, ülkemizde kapalı alanlarda sigara içme yasağının başladığı tarih. Bunun yıldönümünde İstanbul Dolmabahçe Sarayı’ndaki Çalışma Ofisinde o yoğunluğuna rağmen Sayın Cumhurbaşkanı, bugüne özel sigara bağımlılığı mücadelesinde rol almış önemli isimleri bir araya getirerek, bu isimleri dinledi, önemli mesajlar verdi.

Bağımlılık Mücadelesinde bir ülkenin en başının kolları sıvayıp bu yolda uğraşan insanlarla bir araya gelmesi, samimiyet ve kararlılığın elbette en üst düzeyde işareti anlamına gelmekte. Cumhurbaşkanımızın buradaki mesajı en başta kamuda yöneticilik yaparak onu temsil edenleredir ki bizlerin de bu yüzden onun gösterdiği samimiyet ve kararlılığın birazını da onlardan görme, bekleme hakkımız doğmaktadır.

Muğla ili doğasıyla, madenleriyle, turizmiyle verimli bir şehir olmasına karşın gerek intihar vakalarında gerekse bağımlı sayılarında da hep ilk sıralarda olmuş bir şehirdir ve bu yolda geçmişte valiliklerin yaptığı bazı çalışmalar olsa da somut adımların atılamadığı, şehrin bu sorunlarının üstüne gidilmediği açıktır. Üstüne gidilmemesi doğal olarak sorunları gittikçe büyütmüş ve özellikle bağımlı oranları açısından şehir ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya gelmiş durumdadır.

Bu sorunlarına rağmen şehir sadece bir rüzgâr; Sayın Cumhurbaşkanının gösterdiği samimiyet ve kararlılığın birazını olsun bekliyor yöneticilerinden.

Mesela gençlerimizin en yoğun uğradıkları mekanların hepsinde alkol ruhsatı var ve 2011 yılında 27808 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan yönetmelikle genç tanımı 15 ile 24 yaş arasına çıkartılmıştı. Bu mekanlarda bu denetimleri yapmak, gençlerimizin hem tütün benzeri hem de alkol gibi bağımlılık yapan mamulleri tüketmelerinin önüne geçilmesi çok mu zor?

Zor olmadığını bize çok değil, bir süre önce bir trafik kazasında kaybettiğimiz ve her ölüm yıldönümünde saygıyla andığımız, görev yaptığı bütün illerde birçok önemli işlere imza attığı gibi bağımlılık mücadelesinde de hafızalarımıza kazınan birçok hayırlı işlere imza atmış merhum valimiz Recep Yazıcıoğlu çok güzel göstermişti. Başka bir ülkede, başka bir mevzuata, başka kanunlara dayanarak da yapmamıştı onca güzel işi. Farkı, farklı davranabilmesinde, işini sevmesindendi.

Sevmek sadece kuru kuru methiyeler düzmek ile, makam odalarına fotoğraflarını asmak ile aynı anlama gelmiyor maalesef. Sevdiklerimizi sevmek biraz da onun halleriyle hallenmekten geçiyor. İşte bu da samimiyet gerektiriyor. Biz geçmişte şöyle mücadeleler verdik, şöyle güzel işlere imzalar attık demekle sadece gün kurtarılıyor ve siz rahatlıyorsunuz belki ama şehre bir katkısı olmuyor bunun. İlle de aksiyon istiyor sevgi ve bu şehrin bu aksiyona ihtiyacı var.

Ülkenin içinde bulunduğu şartlar belli ve dört yanımızı bırakın içimizde bile ne tür dertlerle uğraşıldığına hepimiz tanık oluyoruz ama buna rağmen 19 Temmuz 2025 tarihinde Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde bu mücadeleye zaman ayıran Cumhurbaşkanı ve ekibinin samimi mücadeleleri ve kararlılıkları bu milletin, bu çağın silinmez hafızasında derin izler bırakacak türdendir. Geçende ailece pikniğe gittiğimizde çevredeki çöpleri de toplamıştık. İnanın en çok topladığımız, izmarit olmuştu. Bir izmaritin on ile yirmi yıl süreyle yüz litre suyu zehirlediğini, toprağa atıldığında ise otlarda, çimenlerde ve yoncalarda büyümeyi yüzde 27-28 oranında, bitki köklerinde ise yüzde 57'ye varan oranlarda olumsuz etkilediği bilimsel olarak ortaya konulmuştur.

Dolmabahçe’deki toplantıda o kadar güzel öneriler dile getirildi, o kadar çarpıcı bilgiler verildi ki, ulusal kanalların çoğundan yayınlandı ama izninizle ben sadece bir konuşmacıdan bahsedeyim. Bu yıl Avustralya’da düzenlenecek olan Uluslararası Uzay Kongresinde Türkiye’yi temsil edeceğini ifade ederek 7’si TEKNOFEST’ de olmak üzere 27 farklı ödülün sahibi olan Gülseren Sakarya isimli Sağlık Bakanlığı çalışanı bir kızımız, orman yangınları, plastik atık krizleri ve şehir kirliliğinin de ana sebeplerinden birinin sigara izmaritleri olduğunu belirterek, sigara üretimi için de her yıl tam tamına 600 milyon ağacın katledildiğine dikkat çekmiştir. Bunun da her iki saniyede bir ağaç anlamına geldiğini sözlerine ekleyen Sakarya, ayrıca tütünün dünya üzerinde en yüksek pestisit oranına sahip olduğunu ve sadece topraklarımızı çoraklaştırmayla kalmayıp, yeraltı sularımızı da zehirlediğini söyledi.

Veriler bu kadar çarpıcı, bu kadar vahim ama inanın o gün orada, sporcusundan, öğrencisine kadar her kesimden gençlerimizi bu kadar donanımlı görünce ümitlenmedim değil.

Geçtiğimiz yazılarımızda bağımlılık mücadelesinde Muğla örnek il olabilir demiştim ve halen de bu ümidimi koruyorum. Yakında bağımlılık mücadelesinde ülkemizde çok önemli adımlar atılacağından eminim. O gün o toplantıda devletin en üst makamında bunun işaretlerini aldım ve ilimizin de bu mücadelede gerçekten öncü olabilecek potansiyele sahip olduğunu, zorlukların üstesinden gelebileceğini düşünüyor, umuyorum.

Bu ülke, böylesi inanmış kadrolarıyla bu mücadelenin de üstesinden gelir ve tıpkı kapalı alanlardaki sigara yasağının tarih olduğu gibi yeni zaferlerle tarihe tekrar adını yazdırır ama önemli olan bizim ne yaptığımız, bu mücadeleyi ne kadar içselleştirip, bu şehre bu mücadelede ne roller biçtiğimizdir.

Gerçek Muğlalılık, onu ne kadar sevdiğinle, derdine ne kadar çare olduğunla ilgilidir. İster kamu ister STK’lar, isterse içinde yaşayan vatandaşları olarak böyle bir mücadelede şehrimizi nerelere taşıyabiliriz orasındayım işin.

Umarım geç kalmayız. Umarım bu şehirde yaşayan, bu şehirde gençlik anıları biriktiren gençlerimiz hep iyi anılar biriktirirler.

Yazımı yine o gün, orada Cumhurbaşkanımızın söylediği bir cümleyle bitiriyorum.

“Tüm kurumlarımızla, yönetimlerimizle, üniversitelerimiz ve Yeşilay gibi sivil toplum kuruluşlarımızla gençlerimizin zehirlenmesine müsaade etmeyeceğiz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.