Günümüzde birçok araştırma gösteriyor ki vücudumuz yalnızca dış etkenlerle hasta olmuyor. Üzüntü, stres, kaygı ve korku gibi duygular da sadece depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara değil; migren, mide sorunları, cilt hastalıkları, somatik ağrılar ve kronik rahatsızlıklar gibi birçok fiziksel probleme de yol açabiliyor.

Bu noktada, bilimsellikten uzak ve adeta büyülü bir olgu gibi anlatılan varsayımların ötesinde, aslında en önemli kavramlardan biri bağışıklık sistemidir. Bozulan duygu durumunuz, bağışıklık sisteminizi zayıflatır. Böylece, çevremizde her zaman var olan mikroplar ve hastalıklar bu kez size zarar vermeye başlar.

Bunu daha iyi anlamanız için bir örnek vereyim: Dünyanın bazı bölgelerinde insanlar, kışın gelişini kutlamak için üstleri çıplak şekilde koşu veya yürüyüş yaparlar. Biz ise çok daha hafif bir soğukta bile kolayca hastalanırız. Peki, neden onlar hasta olmazken biz oluruz? Çünkü onların bağışıklık sistemi hazırdır, bizimki ise zayıftır.

Yani psikolojik iyi oluşunuz, hastalıkları sihirli bir şekilde yenmenizi sağlamaz; bağışıklık sisteminizi güçlendirerek bu hastalıklardan korunmanıza yardımcı olur. Bazen de kişi kendini yoğun şekilde suçlar ve farkında olmadan kendine zarar vermek ister. Böyle bir durumda beden devreye girer. Örneğin, yoğun kaygı, korku ve suçluluk yaşayan birinin mide sorunları yaşamaması neredeyse imkânsızdır. Hayatla ilgili suçluluk duygusu, bedende mide problemleri olarak ortaya çıkar.

Benzer şekilde, gitmek istemediğiniz bir iş yeri sizi sürekli hasta edebilir ya da baş ağrılarına neden olabilir. Çoğu zaman bu duruma anlam veremeyiz, fakat zihinsel süreçlerimizi göz önünde bulundurduğumuzda tablo daha anlaşılır hâle gelir.

Sonuç olarak; hastalıklar, beden ve sağlık doğrudan psikolojinize ve zihinsel durumunuza bağlıdır. Zihniniz berraksa bedeniniz de temizlenir; zihniniz karmaşıksa bedeniniz bunu çeşitli hastalıklarla size gösterecektir. Bu yüzden günümüzde obezite, kanser, ülser, sinüzit gibi birçok kronik ve zorlu hastalık bu denli yaygın hâle gelmiştir.