HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN / YASEMİN EVREN

Bizim evde farklı bir telâş olurdu ramazan öncesi Bütün gün babam çarşıda koştururken, annem evde harıl harıl çalışırdı.

Bahçeye kendi yaptığı ocağı yakar, sacayağını koyar, üstüne sacı kapatırdı. Ocağın yakınına bir hasır serer, üzerine bir yaygı açar, yufkaları burada yapardı. Yamağı da bendim. Annem yufkaları açar, oklavaya dolar, sacın üstüne öyle muntazam yayardı ki el becerisine hayran hayran bakardım. Her seferinde nasıl aynı boyda açardı, nasıl saca dengeli bir biçimde yayardı o yufkaları, görmenizi isterdim. Eliyle yeni hamur bezesini yuvarlarken gözü ocakta olurdu. Sürekli uyarırdı beni. Yakmadan, her yerini eşit pişirmeyi öğrendim ama sonunda.

Normal zamanlarda yumuşak yufkalar pişirirdik. Ama ramazan ayı için kuru yufka yapardık. Sacın üstünde döndüre döndüre kuruttururdu annem yufkaları. Ocakta köz birikince bir kenara çektirirdi. Yufkanın bir ucunu sacdan aşağı sarkıtıp, davul gibi şişirmemi isterdi. Zamanla yufkayı döndüre döndüre sacdan sarkıtıp közde şişirmeyi öğrendim.

Yufkalar üst üste dizilip yüksekliği bir metreyi geçince sıra gözlemelere gelirdi.

Daha ocağı yakmadan, bahçeden ıspanak, pazı, ısırgan, pırasa toplar, yıkar, ince ince doğrardım. Sac böreğinin iç malzemesini hazırlamak benim görevimdi. Hamur yoğurmak, ocağı yakmak annemin. Yufka açılacak yeri birlikte hazırlar, birimiz hasırı sererken birimiz açma tahtasını getirirdik. Bu imece yorucu olsa da uzun süre rahatlayacağımızı düşünerek zevkle yapardık. Üstelik odun ateşinde pişmiş yufkanın, gözlemenin, katmerin tadına doyum olmaz. Yemekten bir saat önce kişi başı bir yufka hesabıyla yufkalara su serpilir, temiz bir örtüye sarılan yufkaların üstü, yemek saatine kadar açılmazdı. Kimi zaman da bu yufkaları sütle ıslatır, tepsilere dizer, kıymalı, peynirli, patatesli veya otlu börekler yapardı annem. Sahurda genellikle kuru yufka böreği yenirdi bizim evde. Yanında kahvaltılıklar olurdu.

Ne diyorduk? Yufkaların pişirilmesi tamamlanınca sıra gözlemelere gelirdi. Bazı yörelerde sac böreği, bükme gibi adları da vardır bu eşsiz lezzetin. Benim işim zordu. Her kişiye özel gözleme içi hazırlamak benim işimdi çünkü. Bir çeşit olsa neyse. Gözlemenin içinde kimimiz pırasa sevmez, kimimiz peynir istemez, kimimiz hiç ot konmasını istemez sade peynirli yapılsın isterdik. Annem, ister otlu yapsın, ister peynirli yapsın hepsinin içine mutlaka haşlanmış patates rendeletirdi bana. Sebebini merak eder sorardım. Patates, ekmeği yumuşak tutarmış. Hem de uzun süre dayanırmış patatesli ekmek. Yıllar sonra öğretmen okulundan mezun olup, atamam Afyon'a çıkınca hamurda patatesin önemini daha iyi kavradım. Odunla yanan mahalle fırınlarında pişirirdi Afyonlular ekmeklerini. İşte o ekmek hamurunu yoğururken iki- üç kilo patatesi haşlar, rendeler, hamura koyar, yoğurur mayalandırırlardı. Koca teknelerle yoğurdukları hamurdan yirmi-yirmi beş köy ekmeği çıkardı. Günlerce bayatlamazdı patatesli ekmek. Hele bir de yemeden önce hafif ısıtırsanız, kendini salar, fırından yeni çıkmış hissi verirdi.

Anneme hayranlığım bir kat daha arttı Afyon'da hamura patates konduğunu görünce.. Sonradan düşündüm ki biz Uşaklıyız. Yemekleri, ekmekleri benzediği gibi örfleri ve adetleri de benzer. Afyon ve Uşak sınır komşusu iller. Kız alır, kız verirler. Kültürleri iç içedir. Yani hamura patates koyma kültürü annemin çocukluğunda köyünün yaşantısından geliyordu...

Ramazan bereketiyle gelirmiş. Uzun süre aç kalınacağı için, sindirimi zor gıdalar tercih edilir, mayasız yufka gibi. Et gibi. Yumurta gibi. Yaprak sarması gibi. Hazırlaması uzun süren yemekler, ramazan öncesi yapılır, komşular birbirlerine yardım ederlerdi.

Diğer günlerden farklı gelirdi bize ramazan günleri. Davulun sesiyle uyanmak... Pencereye koşup davulcuya bakmak... Davulcuya bahşişi ben vereceğim kavgası... Söylediği manileri dinlemek, hatta ezberlemek... Uyanamadığımız günleri kayıptan sayar, uyandırmadıkları için büyüklerimize sitem ederdik. Çocukluğumun davulcusu Mülayim Amca'nın sesi bugün hâlâ kulağımdadır. Her ramazan gecesi davulcuyu beklerim bu yaşımda çocukluğumu yakalama ümidiyle...

Gözaydın hepimize

Mübarek günler bize

On bir ayın sultanı

Hoş geldin evimize

Güm güm de güm güm...

Davulcu kapıya geldi,

Cümlenize selam verdi,

Darılmayın iki gözüm,

Bahşişini almaya geldi...

Ezanlar hep okundu,

İftarlığım lokumdu,

Aç karnına çok yedim,

Bana biraz dokundu...

Cebimin ağzı dardır,

İçinde şeker vardır,

Sabreyle aman gönül,

İftara neler vardır...

Duvardan kedi atladı,

Bekçinin öldü patladı,

Merak etme bekçi baba

Bak iftar topu patladı...

Bu aya sultan ay derler,

Kaymak ile baldan yerler,

Her yörede adettendir,

Bekçiye bahşiş verirler...

Uzun cami direk ister,

Dayanmaya yürek ister,

Benim karnım toktur ama

Arkadaşım börek ister...

Bak geldi etli dolma,

Çok yiyip göbek salma,

Üstüne bir kahve iç,

Teravihe geç kalma...

Şekerim var ezilecek,

Tülbentlerden sürülecek,

Çok bekletme Hasan Hoca,

Çok yerim var gezilecek...

Bu son manide babama seslenirdi davulcu Mülayim Amca. Her gece davulcuyu göreceğiz diye güzelim uykumuzdan uyanır cama koşardık. Annemiz ve babamızla birlikte gece yemeği yemek de ayrı bir zevkti çocukluğumuzda. Sahur diyemezdim, zor gelirdi de gece yemeği derdik. Babam, gece yemeği yiyenlerin oruç tutması gerektiğini söylerdi. Çocuklara biraz insaflıymış Allah Dede. Büyükler bütün gün yemez içmez aç aç gezerken, çocuklar öğle ezanına kadar oruç tutarmış. Merhametine teşekkür ederdik Allah Dede'nin. Öğle ezanına kadar zar zor bekler, ezan okununca kıtlıktan çıkmış gibi saldırırdık yemeğe. Haaa! Bir de, okula giden çocuklar iyi beslenmeliymiş. Oruç tutmalarını istemezmiş Allah Dede. Gece yemeği yeseler bile.  Yarım oruç tuttuğumuz sıralarda unutup yanlışlıkla su içsek ya da ağzımıza bir lokma bir şey koysak, suç işlemişiz gibi korkar, vicdan azabı çekerdik. Beşinci sınıfa giden Rahmi Abi, "eyvah, eyvah, günaha girdiniz. Tam altmış bir gün oruç tutmanız gerek şimdi. Yoksa cehennemde yanacaksınız" demişti. Öyle çok korkmuştuk ki, babam bunun doğru olmadığını defalarca anlatsa da beynime kazınmış sanki silinmiyor. Bu yaşımda hâlâ yanlışlıkla orucu bozan bir eylem yapsam, Rahmi Abi gelir dikilir hayalimde karşıma.

Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan. Sefalar getir hanelerimize, ülkemize. Sağlık, huzur, bereket, bolluk dileriz.

Ağızlarınız tatlı, yuvalarınız sağlıklı ve mutlu olsun dostlar.  Nice ramazanlara sağlıkla kavuşmak dileğiyle, Allah oruçlarınızı kabul eder inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.