GÜRÜLTÜYÜ SEVENLER DERNEĞİ..!

Ülkemiz ve ülkemizin bir parçası şehirlerimizde birçok dernek vardır. Çeşitli grupların oluşturduğu insanlar topluluğunun dernekleşmek adına belli prosedürü yerine getirip kurdukları birimlerdir dernekler… Her şehirde olduğu gibi Muğla’da da bir çok dernek vardır… O derneklerden biriside ne yazık ki gürültüyü sevenler derneğidir. Bu dernek oluşumundan bahsedeceğim ama; henüz böyle bir dernek yok..! Ama maşallah bu derneği oluşturacak insanlar topluluğu her şeyden en önde… ve en fazla dersem sakın gülmeyin..! Sadece etrafınıza şöyle bakmak yetecek, artacak bile…

İnsanların bırakın her şeyi karşılaştıklarında, yüksek ses tonuyla ve de çevresini hiçe sayarak anormal gülme refleksinin oluşturduğu desibel (yüksek ses) sizi rahatsız etmeye yeter da artar bile… Genelde bu tür insanlara toplumumuz da tepesi delik derler. Amiyane bir halk tabiridir ancak inanın ne anlama geldiğini  bile bilmem. Yorumlamam gerekirse de tepesi delik; tepeden beyni uçmuş gitmiş anlamına mı geliyor acaba? Diye düşündüğüm gibi, yanılıyor da olabilirim… Araştırmam lazım.

Kapalı bir ortam da zaten olanlar olurda, açık alandaki bağıra çağıra yaptıkları telefon görüşmesi ile herkesi ve her kesimi yaptıkları görüşmeye adeta ortak etme tutkusuna ne demeli? Buna gerçekten tutku diyorum. Çünkü bunun başka izahı yok. Bana, bize ne senin yaptığın görüşmeden; senin neşenden, hüznünden kısacası sorunlarından…”Kendin konuş, kendin dinle be kardeşim..!” Diyesim gelmiyor öyle diyorum zaten..!

Apartmanımız da, iş yerimiz de, sinemada, toplantı salonunda hatta cadde ve sokakta kısacası hemen her yerde böyle durumlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Kaçınılmaz da insanı gerçekten çileden çıkarıyor işte…

Düşünsenize hava çok güzel; bir parkta veya kafeteryanın caddeye yakın bir köşesinde oturmuş sıcak veya soğuk şeyler yudumluyorsunuz. Hafiften nostaljik bir müzik çalıyor. Oturmuş kitap okuyor veya çevreyi seyrediyorsunuz. Hele o kuş cıvıltılarına ne demeli..!  Gözlerinizi şöyle biraz yumun ve dalın hayale. Güzel bir Muğla düşleyin mesela…! O da ne yan masadan yükselen densiz konuşmalar, çığlık çığlığa telefon konuşmaları kafanızda oluşan o güzel düşünceleri aldıda götürdü. Nereye götürdü ben bile bilmiyorum.

Nüfusunun çığ gibi büyüdüğü ülkemin; canım Türkiye’min Muğla’sında 65 milyon  İnsanın koca bir okyanusta küçük bir yağmur damlası misali kalmış olmasına karşın gürültü yine de gürültü olarak karşımıza çıkıyor. Bekli de çıkmak zorunda bırakılıyor. Toplum bilincinin sınıfta kaldığı o en taze andır..İşte bu yaşadığımız an..!

Ya kendisi küçük ama yüreği büyük Muğla’da (İnanın bu şehri çok seviyorum) motorlu taşıtların özel eksozlarından..! çıkan o desibeli çok yüksek rahatsızlık anına ne demeli. Hadi o eksozları yaptırıp ki bu gruba otomobil, bir o kadar motorsikletler de dahil; araçların çıkardıkları o seslerden nemalanıp hız limitlerini yükselterek şehir içinde dolaşmalarına bir anlam veremiyorum. Anlamdan ziyade gürültü çıkartarak beni ve benim gibi düşünenleri o kadar rahatsız ediyorlar ki çileden çıkmak ve söylenmeden durmamak elde değil. Hani bir o kadar sürücü neyse de..! ya bu harekete, bu gürültüye dur diyecek mercinin yetkililerine buradan ‘İşte bu..! gerekeni yapın artık” diyesim geliyor. Ancak sadece kendimin bu konuda duyarlı olması yeterli değil. Hepimiz gerekeni yapmalıyız. Eksoz gürültüsü yetmiyormuş gibi ısraren çalınan klakson seslerine ne demeli. Bazen “Yarabbim kafam çatlamak üzere veya kafam kazan gibi oldu” serzenişleri ile elim telefona gidiyor. Gidiyor da gözlerim neticeyi arıyor. On kere telefon etsem ne olacak o gürültü abideleri yine boy göstermeye devam edecek. Ey gürültüyü sevenler derneği mensupları hiç kimsenin rahatını ve huzurunu bozmaya hakkınız yok..! hakkınız olduğunu sanıyorsanız da bir gün bu derneğin arka kapısından çıkar gidersiniz. Söylediklerimden yarası olan gocunsun! O eksoz sesiyle galeyana gelip şehir içi trafiğini çok zor durumda bıraktığınız, özellikle yayaları da riskte ettiğinizi sakın unutmayın.

Yeri gelmişken geçmişte bir büyük şehirde başıma gelen güzel bir anımı sizlere anlatmadan geçemeyeceğim. Bir arkadaşım Paris’te yaşayan bir akrabasını bu büyük şehirde bir semtten benim gideceğim semte kadar götürmemi rica etti. Neyse yola koyulduk.. Malum şehir içi trafiği çok yoğun..! Seyir sonrası o semte yaklaştığımızda bir çok araba sürekli klakson çalarken benim hiç klakson kullanmamam onun hoşuna gitmiş. İlk olarak benim nereli olduğumu sordu. Bende “Muğla” cevabını verince : Vallahi bravo küçük şehirden büyük şehre gelip de bu araç yoğunluğunda hiç klaksonu kullanmamanız..İnanılır gibi değil..! Biliyor musunuz Paris’te o yoğun trafikte hiçbir aracın klakson sesini duyamazsınız. Çünkü yasaktır..! “ dedi. Sadece güldük. Medeni olmak gürültü yapmamak mı? Oysa başka hayatımızda neler var neler.

İnsanı sev.. Ama önce kendini.. Kendini seven herkesi sever..!  Sunni bir yaklaşım ile gürültüyü sevenler derneği dedim. Öyle ya bu ahkamda bahtının rüzgarına kapılıp giderken bir gün mutlaka yolunuz gürültücüler ile bu dernekte kesişebilir.. Beni sakın orada aramayın; çünkü ben orada olmayacağım.. Hem de hiçbir zaman..!

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.