Ulusal Birliktelik…!

Toplumun aynı anda hareket etme yeteneği ulusal birlikteliği oluşturur. Peki ulusal birliktelikte oluşumla meydana gelen beraberlikte neler yapılır? Neler konuşulur? Hangi hareketler anlamlı, hangileri anlamsızdır’ı ortaya çıkaran yine insan hal ve hareketlerine odaklı hallerdir.

“Eski günleri çok özlüyor, o anları mumu ışığında arıyorum” dersem abartmamış olurum. Çünkü insanlığın anlam kazandığı o günlerde kişilerin birbirlerine karşı olan sevgi ve saygıları inanılmazdı… Ne sevgide, ne de saygıda en küçük bir suistimal yoktu.  Anlayış ve güleryüz; içinde olunan halin aynasıydı. Karşı karşıya gelindiğinde, selamlaşırken, konuşurken, otururken kişiler birbirlerine saygı ve sevgi çerçevesinden asla tavizde bulunmadan davranışlarını sergilerlerdi. Anlaşılamamazlık, kavga ve gürültü mü? O da ne? diyesim geliyor. Evlere, yollara, insanlara uzak bu kavramdan galiba o günlerde çok az kişinin ilişiği vardı. Heyy gidi günler heyy…!

Biliyorum; zaman insan hayatında çok şeyi değiştiriyor, taşlar yerinden oynuyor. İnsan hayatında değişmeyen tek şey galiba akıl ve fikir oluyor. Aklı başında, erdem bir insanın fikri geçmişte neyse bugün kendini geliştirmiş, ancak çizgisini hiç geliştirmeden değiştirmemiş olarak yaşantısını idame ettirdiğidir. 21. Yüzyılda artan insan nüfusunun bazı örf ve adetlerimizi göz arda ederek ortadan kaldırdığı birliktelik düşüncesini ifade etmeliyim ki erozyona uğramış, sağlıklı düşüncelerin yerini sağlıksız düşünen insanlar topluluğu almış. Güzel oluşumlar kan kaybına uğramıştır.

Eskiye özenmek değil de bilgi ve görgü çerçevesinde yapılması gerekenlerin hayatınıza yön vermesinin hiçte zor olmayacağını bilerek artık özellikle şu an ortaokul ve lise ve hatta yüksekokul ve üniversite de okuyan gençliğin nereye gittiğini doğrusu çok merak ediyorum…! Sözüm ona aklı başında, aklı selim insanlar kategorinin tamamen dışındalar… O da biline!

Çok öncedendi… Neydi o günler…! Saygının, sevginin tavan yaptığı günler…! Artık çok gerilerde kaldı. Keşke geride kalan hep olumsuz, kötü anılar olsaydı…!

Saygıda / sevgide, duvarları yıkan hoyratça davranışlarıyla büyüklerini sürekli rencide edici, tavır ve davranışlar sergileyerek; Bu halleriyle topluma karşı antipati oluşturan, insanları irite eden bu davranış bozukluğu içindeki neslin… sanıyorum anne ve babalarına herşeyden ve herkesten daha çok üzerlerine görev düşüyor. Ağacın meyvesini dibine düştüğünden yola çıkarak, ebebeyinlerin tavırlarını çocuklar üzerinde belirleyici rolü ortaya çıkaracağını düşünürsek yanılmamış oluruz. Etraflarında bulunan bu yanılsamaları genişleyerek toplumsal bir hal almaya başlıyor, olumsuz hareketler yeni boyutlar kazanıyor.

“Ulusu” adına yararlı nesiller yetiştirmeye çalışan biz insanlarımızın çaresizliği; olan biten karşısında son hızla büyüyor. İnsan, toplum sevgisizliği, ulusal sevgisizliğe doğru yelken açtığında artık olanlar oluyor. Örneklerini her gün dinlediğimiz, hatta gördüğümüz, hatta hatta yaşadığımız bazı enstantaneler  var ki…! Ne yazık!

Özellikle lisede okuyan öğrencilerin idareci ve öğretmenlerine duyurulur.

Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle hayat bulmuş ve “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…” namesiyle göğsümüzü kabartan o ulusal birlikteliğimizin en büyük simgelerinden Milli marşımız başladığında nerede olursam olayım “başım dik, hem de dimdik” benim, bizim özgürlüğümüzün tek sembolü okunmaya başlandığında olduğum yerde kalırım. Geçen günü yine aynısı oldu. Büyük bir gururla o muhteşem marşımız okulda söylenirken hazır ol vaziyette bekledim. O sırada dik duruşumu alaya alan dört lise öğrencisi (benim işitmediğimi sanıyorlar) bırakın benim duruşumu, kendilerinin hayasızca davranışlarıyla ulusal birlikteliğimizin tek işareti milli gururumuzu umursamaz vaziyette oturmaları iç dünyamı allak bullak etti. Marş biter bitmez onlara dönüp gitmem ve sitem ederek söze başlamamla ne olduklarını bilemeyip utançlarından kıpkırmızı oldular. Kısacası “anlayana saz, anlamayana davul zurna az…” derler ya… belki de benim söylediğim sözler orada noktalandı kaldı. Anne/ babalar çocuğum lisede, oğlum üniversite de, çocuğum şöyle olacak… kızım böyle söylemlerini daima duyarız. Bu davranış bozukluğu yaşananlardan sadece bir tanesi… Kim bilir daha bilmediğimiz neler var.

Hayatta bazı şeyleri duymak kadar, görmekte önemli… O ulusal birlikteliğimizin her anını dolu dolu güzelliklerle yaşayıp dejenere olmamış büyük bir nesli, hiç farkında olmadıkları o kocaman kalpleriyle keşke büyütebilsek…!

Aslında kötü bir insana veya insanlara iyilik dersi vermek okyanusa su taşımaya benzer. Ulusal birlikteliğimizin her zaman bir önceki günden daha fazla olmasını ve büyümesini umut ederim.

Unutmayınız birlikten kuvvet doğar…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.