MÜSİLAJ (DENİZ SALYASI)

Bu haftaki yazımda son zamanlarda gündemimizden düşmeyen, herkesin kaygılanmasına sebep olan ve benimde yüksek lisans eğitimim sırasında üzerinde durduğum deniz kirliliği, su kirliği adı altında müsilaj konusuna yüzeysel olarak değineceğim.

Müsilaj (deniz salyası), çoğunluğunu bitki planktonlarından oluşan mikroorganizmaların aşırı çoğalarak yapışkan, salyamsı bir madde salgılaması sonucu oluşuyor. Bu mikroorganizmalar stres altında daha fazla yapışkan madde salgılıyor; başka atık ve maddelerle birleşerek yayılıyor ve giderek deniz yüzeyini kaplıyor. Deniz salyası özellikle Akdeniz bölgesinde zaman zaman görülen alg patlamalarının bir türü. Özellikle Köyceğiz gölünde yaz aylarında suyun yeşile dönmesi ile karşımıza çıkmakta. Oluşum nedeni ne olursa olsun, deniz müsilajısosyo-ekonomik sonuçları nedeniyle endişe yaratıyor.

İlk kez 1729'da kaydedilen müsilaj ve balık ağlarını kaplaması sebebiyle "kirli deniz" olarak tanımlanıyordu. O tarihten bu yana zaman zaman rastlanan müsilaj olayı özellikle son 30 yıldır çok daha fazla sıklıkla ve daha yoğun şekilde gözlenmeye başladı. Marmara Denizi'nde yaşanan olayın haricinde dünyadaki en büyük müsilaj olayı Adriyatik Denizi'nde yaşandı.

Marmara denizi ortalama 11000 metrekarelik bir alan, bu alanın tamamında 0 ile 30 metre arasında şu anda müsilaj üremeye devam ediyor. Üretim devam ediyor. Bilim insanları buradakinden çok suyun altındaki üretimden korktuklarını ifade ediyorlar. Kıyıda görünen buzdağının tepesi, esas buz dağı aşağıda, bizlermüsilajı yeni fark ettik.

Müsilaj denizdeki biyolojik proseslerin ilk basamağı olan fitoplankton gruplarının yani mikro alglerin denizdeki mikroskobik bitkiciklerin aşırı çoğalması sonucu deniz ortamına bıraktıkları salgıdan ibaret. Neden aşırı çoğalıyorlar? Deniz şartlarında bazı anormallikler oluyor. Bu anormal durumları dengelemek için mikro algler hızlı çoğalıyorlar. Böyle olunca da stres şartları ortaya çıkıyor ve kendilerini korumak için ortama salgılar bırakmaya başlıyorlar. Sümüksü bir yapıda şeffaf suyun içerisinde tül gibi uzanıyor. Hemen salgı bırakıldıktan sonra bakteriler, virüsler gibi mikroorganizmalar bu salgının üstünde kümelenmeye başlıyorlar ve denizin altında onlarca metre uzunluğunda müsilaj dediğimiz yapılar ortaya çıkmış oluyor. Kıyılara parçalanmak üzere çıktığında kıyıları kaplıyor. Neredeyse 10 cm kalınlığında varan bir tabaka oluşturuyor. Su ile deniz suyuyla atmosferin ilişkisini kesiyor ve oksijenin bitmesine neden oluyor. Kıyısal alandaki o müsilaj tabakasının altında kalmış olan bütün canlı yaşamının ölmesine neden oluyor.

Bir ekosistemin dengesi milyonlarca yıl içerisinde oturmuş ve birbirine bağlı şekilde tıkır tıkır çalışan bir sistem haline gelmiştir. Biz şimdi atık yükünü azaltmaya başladığımızda sistem zaten dengeye gelecektir.

İklimi değiştirme gücünde değiliz.İlkim değişikliğini de dikkate alan bir yeni atık yönetim politikası oluşturmak. Atıkların ileri derecede arıtılarak denize verilmesi gerekiyor. Denizin azot, fosfor yükünün azaltılması lazım.

Son olarak şunu da belirtmek isterim, müsilajın kendisi bir organik maddedir. Kendisi zararlı bir şey değil yani balıkların yenmesinde midyelerin tüketilmesinde müsilaj bağlamında bir sakınca yok. Çünkü müsilaj eğer toksin de üretmeye başlamış olsaydı, denizdeki bütün organizmaları öldürürdü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.