
Erdal ÇİL
CÜNEYT’İN ARDINDAN
Şehirlerin de gözleri, kulakları, dilleri vardır. Konuşurlar, görürler ve duyarlar. Hele kendisiyle azıcık ilgilendiğinizi, dinlediğinizi görmeye dursunlar; çeker alırlar sizi, basarlar bağırlarına.
Şehir bazen sokaklarıyla konuşur, bazen dağları, tepeleri, geceleriyle tutar elinizden. Bazen de kıyıdan bir sakini, bir esnafının ağzından dökülür, konuştukça açılır.
Muğla’nın gören gözlerinden, işiten kulaklarından, düşünen, konuşanlarından biriydi Sevgili Cüneyt Erdan. Meslek hayatı boyunca basmadığı bir karış toprağı, gezip görmediği bir köşesi kalmamıştı bu şehrin. Sanayisinde, eğlence sektöründe, turizminde, eğitiminde, sporunda kısaca her yerinde görebilirdiniz onu. Hiçbir derdine kayıtsız kalmaz, elinden geldiğince bir ucundan tutardı mutlaka.
Bakmayın şehirlerin nüfuslarını yazan tabelalara. Bakmayın üzerinde kaç kişinin yaşadığına. Şehirde kaç Cüneyt var, kaçının sesi çıkıyor, ne kadar görünüyorlar ortada ona bakın ki şehrin gerçekten sesini duyabilesiniz.
Özellikle Cumartesi’leri gazetede sakin olurdu, uğrardım yanına ve uzunca sohbet ederdik. Daha çok dinlemede kalır, otuz yılımı verdiğim bu şehrin göremediğim, duyamadığım, sokak arası, satır arası, kulis arkası aktardığı bilgilerinden çıkarımlar yapmaya çalışırdım. Ne çok dost, ne çok anı, ne çok bilgi biriktirmişti şehre dair.
Bazen söz döner dolaşır, yollarımız eski müşterek bir tanıdıkta birleşirdi. Mesela rahmetli Gürsel Eren ismi de sohbetlerimizde bizi birleştiren isimlerdendi. Sağlığında benim Cumartesilerimin önemli bir kısmında Gürsel vardı ve şehre dair ondan da çok şey öğreniyor, hatta öğrenmekle bırakmaz, yaşatırdı da rahmetli. Cüneyt’in de onunla ilgili çok anısı vardı ve söz Gürsel’den açıldığında özlemlerimiz birleşir, dalar giderdik ama uyaran Cüneyt olurdu ümitle.
“Bu şehirde Gürsel’ler bitmez, var, hiç merak etme. Sen falanca kurumda çalışan falancayı tanıyor musun” diye sorardı. Tanımadığımı söyleyince, “git tanış benim selamımla. Hatta beraber gidelim de bir gör. O konuşurken gözlerini kapat ve dinle. Muğla ağzını, Muğla sosyal hayatını bir de ondan dinle” diyerek yeni kapılar aralardı.
Son yıllarında konuşmalarında hep sağlığı ile verdiği mücadeleler ve çocukları vardı. Hayatını resmen onlara adamıştı. Gazeteyi, ekip arkadaşlarını, patronlarını, özellikle de gazetecilikte yeni emeklemeye başlayan gençleri ayrı bir sever, her birine ayrı bir özen gösterirdi. Kimlerle çalışmış, bu şehirde neler yaşamıştı. Konuşurken mutlu olduğunu sezerdim, açık da ederdi zaten. Biraz duygulansa, biraz dalıverse lafı Muğlaspor’ a getirip bağlardım. Menaf başkanı çok sever, bu şehrin yatıp kalkıp ona dua etmesini söylerdi. Şehrin yalnız bırakmasına rağmen onun nasıl dört elle takıma sarıldığını anlatırdı uzun uzun. “Abi çocuklar inandı, başkan da inanıyor çocuklara. Neden olmasın. O yıl neden bu yıl olmasın” der maç kritiklerine başlardık sonra.
Muğla onunla birlikte çok şey kaybetti ama Muğla Medya Grubu çok daha fazla yaşayacak bu kaybı. Kurumuna, mesleğine, ekibine bu derece bağlı birinin yerinin hele hele günümüzde nasıl doldurulabileceği tam bir muamma. Ancak yine onun aktardıkları kadarıyla biliyorum ki çalıştığı ekip içinde kendini tamamlayacak, ustalar mevcut. Göçer Ailesi de bu konuda fazlasıyla hassas, dikkatli ve işin ehli görünüyor. Umarım çabuk aşılır. Allah yardımcıları olsun.
Sevgili Cüneyt’in özellikle son yıllarında sağlığı ile ilgili neler yaşayıp, neler çektiğini biliyoruz. Böyle olunca da sağlık konusu konuşmalarımızda hep ilk sıralarda olurdu. Özellikle kendi sağlığıyla ilgili Dr. Kamil Arslantaş’ ın adını hiç aksatmaz, onu hep hayır ve dualarla anardı.
Velhasıl yazmak bize öğrencilik yıllarımızdan kalma bir meziyet ve sürdürüyoruz da sağlığımız el verdiğince. Nice zorluklara, nice yaşanmışlıklara rağmen yazdık, yazıyoruz da kısmetimize şimdi de Cüneyt’in ardından yazmak da düştü. Doktor raporuyla evden çıkmam yasak ve cenazede bulunamayacağım. Muğla umuyorum tıpkı onun bastığı gibi onu da bu son yolculuğunda yalnız bırakmayıp, hak ettiği gibi bağrına basacak. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. İnanıyorum ki orada, ebedi âlemde de o tatlı diliyle, samimiyetiyle orada da güzel dostlar edinecek, güzellikler yaşayacak.
Bizim ise gitgide artıyor yalnızlığımız. Bu şehir Cüneyt’ siz şimdi daha ıssız.
Erdal ÇİL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.