Muğla Haber
BİNİ AŞKIN MUĞLALI VE LEVENT KIRCA
Levent Kırca, salı günü “İçerdekiler” isimli oyunuyla Muğla’daydı. Oyunu izlemeye giden yaklaşık bin Muğlalı, zaman zaman duygulandı, zaman zaman kahkahalara boğuldu. Bense, hayatımın kimi evrelerine gittim, yaşadığımız zor günlerde olup bitenleri adeta tekrar hissettim.
Levent Kırca’nın seveni, sevmeyeni, eleştireni vardır. Levent Kırca’nın durduğu yeri herkes beğenmeyebilir de… Ancak bir mesele var ki, kabul etmek durumundayız. Kırca’nın bugün durduğu yerde durmak büyük cesaret istiyor.
Kendisiyle röportaj yaparken, hapse girmekten korkmadığını söylüyordu. Oyunları polis tarafından kameraya alınan, aydınların, yazarların hapiste olduğu bir dönemde düşündüğü şeyi bağır çağır söyleyebilen biri olmak kolay şey değil.
2011 ŞUBATI’NDA NELER OLMUŞTU
“İçerdekiler” oyunu Ergenekon, Balyoz Davası süreçlerini anlatıyor. Oyunu izlerken 2011 yılı Şubatı’na döndüm. Odatv’ye gireli birkaç ay olmuştu. Soner Yalçın gibi önemli bir yazarla çalışıyor olmaktan dolayı büyük gurur duyuyordum. Henüz 30’larındaki Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’ndan azmi, çalışkanlığı ve gazetecilik tutkusunu öğreniyordum. Gerçek ve belgeli habercilik yapmak için yanıp tutuşan bu insanlarla bir arada olmak onur veriyordu.
Gün geldi, her gün bir şeyler öğrendiğim bu dürüst ve namuslu gazetecileri gözaltına aldılar… Suçlamalar “terörist” oldukları yönündeydi. Kimi dava süreçlerini yakından takip ediyorduk elbette ama insan o anda nedendir bilmem, iyimser düşünüyor. Böyle bir suçlamanın ne kadar komik olduğu ortadaydı, bırakılırlar diye düşünüyorduk. Öyle olmadı… Bu yiğit gazeteciler tutuklandı. Ardından ustam, Gazeteci-Yazar Doğan Yurdakul ve diğer Odatv yazarları Silivri Cezaevi’nde tutsak edildi.
BİR BAŞINIZA AYLARCA BİR KOĞUŞTA YAŞAMAK
Sonra neler mi oldu? Malum medya odaklarında inanılmaz bir kin, nefret ve iftira kampanyası başladı. Aileler, eşler, anne-babalar perişan oldu. İftiralar öyle boyutlara geldi ki, Gazeteci Nedim Şener cezaevinde tam 25 kilo verdi! Doğan Yurdakul’un eşi Güngör Hanım bu süreçte vefat etti… Oyunda, eşini görmek için Silivri’ye giden komutan eşlerinin başlarına gelenleri izlerken, Güngör Hanım’ın hasta haliyle Silivri yollarında, kapısında çektikleri geldi aklıma, gözlerim doldu…
Malum odaklar iftiralarını sürdürüyordu. İddianameyle beraber “her şey ortaya çıkacak”tı güya… Gerçek gazeteciliğin sadece bilgi-birikimle değil, aynı zamanda namus ve onurla yapıldığını öğrendim. Sonra iddianame yazıldı. İddianamede ne vardı biliyor musunuz? 361 kez “haber” kelimesi, 280 kez “kitap” kelimesi, 53 kez “yazı/köşe yazısı” kelimesi, 26 kez “röportaj” kelimesi ve 5 kez “makale” kelimesi…
Bu süreçte, Gazeteci Müyesser Yıldız, aylarca bir koğuşta tek başına kaldı… Bir koğuşa kapatılıp aylarca bir başına bırakılmak, ne demektir diye düşünmek bile ne acı, ne yorucu…
BOŞUNA ÇEKİLMEDİ BUNCA ACILAR
Sonunda Soner Yalçın, Doğan Yurdakul, Müyesser Yıldız, Barışlar ve diğerleri serbest kaldı… Hayatlarından aylar, yıllar çalınmıştı.
Kırca’nın oyunun her anında aklıma o günler geldi. Yalnızca mahkeme salonunda görebildiğimiz, jandarmaların ardından el sallayan o temiz yüzlü gazetecileri gördüm ben o oyunda. Ara sıra cezaevinden gönderilen fotoğraflar geçti bir bir dimağımdan…
Bu acıları, iftiraları yaşayan nice insan var… Odatv Davası’nda hala tutuklu bulunan Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı gibi… Ergenekon ve Balyoz tutukluları gibi…
Levent Kırca’nın oyunu, aslında bir “oyun”u anlatıyor…
Tiyatrodaki o bini aşkın Muğlalı insanı görünce “Hala umut var” diye düşündüm ve Vedat Türkali’nin mısraları döküldü dudaklarımdan: “Boşuna çekilmedi bunca acılar…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.