KARANLIKTA YÜRÜMEK

Çocukluk yıllarımızda Türkçe kitaplarımızda bir hikaye vardır. Albatros kuşu havada uçmaktadır. Balıkçı da ağlarını denize atmış günlük nafakasını çıkaracaktır.Ama Albatros kuşu aç olduğu için balıkçının ağlarına takılan balıklara saldırarak, balık çalmaktadır.

Buna çok sinirlenen balıkçı teknesinde bulunan tüfeğini eline alarak Albatros kuşuna ateş eder. Saçmalar Albatrosun bedenine değmemiş sadece onun bir gözünden girip diğer gözünden çıkmış olup, her iki gözünü de parçalayarak onu kör bırakmıştır. Artık albatros kördür, uçuyor ama nereye uçtuğunu bilmeden uçmaya devam ederek, kanat ve vücudundaki enerji tükenene kadar uçup, canının tükendiği noktada ömrünün sonuna gelerek hayata veda edecektir.

Ben, ne bir albatros olmak istiyorum ne de bir balıkçı, ama beni albatros yerine koyup karanlık bir yolda ömrümü bitiren balıkçılarla da birlikte olmak istemiyorum.

Ben aslen Bodrum'luyum 1975 yılından önce Bodrum'un köylerine elektrik gelmemişti.Bizler , akşam komşularımıza oturmaya gittiğimizde ya gemici feneri ile yada bir parça çıra yakarak misafirlikten evimize dönerdik.

Albatros kadar kötü şeyler yaşamasak da benzer zorluklar yaşardık. Ama o zaman aşk vardı, sevgi vardı, dostluk vardı. Mutluyduk, komşularımızla her şeyi paylaşıyor ekinimizi birlikte biçiyor, pekmezimizi birlikte yapıyor, incirimizi armudumuzu beraber topluyor, dağlarda yetişen mantar ve otlarımızı beraber topluyor ve pazara beraber götürüyorduk.

Günümüzde ise komşuluk denen bir duygu kalmadı, bakıyorum apartmanlarda birbirini tanımayan komşular merdivenlerde veya asansörde karşılaşıldığında selam vermeyen insanlarla, menfaati olmadan arayıp sormayan akrabalarla birlikteyiz.

Arıyorum, o Bodrum'un eski günlerini arıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.