VEFANIN GÖZÜ KÖR MÜ ?

Muğla enteresan bir şehirdir. Her tür bireyin yaşam alanı içinde olmazsa olmazı yaptığı iştir. İş dünyasından siyasetine; sanatçısından sporcusuna kadar bu tür işle işdigal eden şehirdir Muğla…

Elbette iş dünyası ve siyaset alışıla gelmiş, kulağa yabancı gelmeyen uğraşılardır. Ancak sanatın ve sporun insanlarımızın gözü ve gönlünde yeri bambaşkadır. Yeryüzü var olduğundan bu yana şehirlerin, kasabaların, köylerin bu dallarda meşhur olmuş. Yetenekli insanları vardır mutlaka. Sanat dünyasında yazarsınız, şairsiniz, ressamsınız, ses sanatçısı veya oyuncusunuzdur. Oyunu sahnelediğimiz yer ya tiyatro sahnesidir ya da film platoları veya şehirlerin farklı arterleri… Bu arada el sanatlarıyla ile ilgili başka alanlarda yine sanatımıza sanat katmaya devam edersiniz.

Eğer sporcu iseniz, futboldan voleybola, basketboldan hentbol’e tenis, yüzme, eskrim, atletizm aklımıza ilk etapta gelen spor dallarıdır. Bu spor dallarında mücadelemizi; işimizi doğru ve düzgün yaparak kulübümüze gerekli katkıyı bireysel anlamda veririz.

Geçmişten bu yana Muğla için varını yoğunu ortaya koyan gerek sanatsal anlamda, gerekse sportif faaliyetlerde başarılarından asla ödün vermeyen mücadele eden Muğla insanlarımız vardır.

Yıllar öncesine gitmemiz gerekirse kısa, uzun dalga frekanslardan FM kanalı frekanslara geçildiğinde radyoculuğa emek vermiş ve emeğinin karşılığını büyük beğeni ve övgülerle almış radyo yapımcılarındanım. Her akşam üzeri rutin olarak yaptığım Türk sanat müziği programımla Muğla’nın sosyal hayatına damga vurmuş sunuculardanım. Övünmüyor.. bilakis yaptıklarımla gurur duyuyorum. Bugün olduğu gibi her zamanda gurur duyacağım. O güne has Muğla sınırları içinde radyoculuğun verdiği popülasyonla o dönemlerde yeri geldiğinde Muğla şehrinde her farklı kesimden değişik bir çok insanla tanışmaya başlamıştım. Her yaş, her kesim ve her meslek grubundan tanıdığım kişilerin yaklaşımlarıyla herkese ve her kesime ‘’ Merhaba’’ diye bilme olasılığım gittikçe artmaya başladı. Yine böyle bir gün o dönem bir bankada çalışan Kahraman bey ile tanışmıştık. Şimdilerde hayatta olmayan rahmetli Kahraman bey şahsına münhasır, kendi hallerinde, güler yüzlü, beyefendi bir kişilikti. O bankaya geldikçe gittikçe bir araya gelir keyifle sohbet ederdik. Gel git zaman sohbet ortamlarımız fazlalaşsa da mütevazi kişiliğinden hiçbir şey kaybetmeyen Kahraman bey Muğla Spor alt yapısının A Takımı kalesini koruyan 17 yaşındaki oğlu Fevzi den hiç bahsetmemişti. Radyo da yoğunluk yaşadığımız koşuşturmacalı, hummalı bir akşam üzeri radyo çalışanlarının ‘’Turgay abi ziyaretçiniz var’’ söylemiyle misafir kabul salonuna gittiğimde Kahraman bey ve yanındaki uzun boylu delikanlıya takıldı gözüm …  ‘’Turgay bey merhaba, sizi oğlum Fevzi ile tanıştırayım ‘’ dediğinde çok şaşırmıştım çünkü o güne kadar Fevzi ile hiç karşılaşmamıştım. Fevzi’nin sporcu olduğunu, Muğla Spor’un A Takımının zaman zamanda olsa kalesini koruduğunu, genç milli takımının da başarısında payı olduğundan dolayı Beşiktaş futbol kulübünün dikkatini çektiğini ve Beşiktaş’ın Fevzi’yi transfer ettiği müjdesini bana veriyordu. Nur içinde yatsın en az Kahraman bey kadar sevinmiştim bu habere..!

Genç Fevzi’nin yüzüne baktığımda ise gözlerindeki ışıltıdan onun yüzündeki mutluluğu okuyabiliyordum. O gün akşam yüzümüzde tebessümlerle benim işten, samimi ve başarı dileklerimizle birbirimizden ayrıldık.

Artık genç Fevzi Tuncay İstanbul’da idi. Üstelik Türkiye’yi en güzide Futbol takımı Beşiktaş’ta… Öyle ya artık Fevzi’nin başarılarına ulusal kanalardan takip edecektik. Gel git zaman her ne kadar Beşiktaş taraftarı olmasam da takımın maçlarını kaçırmaz hale gelmiş, genç Fevzi’nin başarılı olması için adeta duacı olmuştum. Onun Türkiye’nin 3 büyük takımından biri olan Beşiktaş’ta o sevgi dolu yüreğiyle kale de dev adam gibi duruşları hala gözlerimin önündedir. Yıllarca devam eden bu serüvende kim bilir kaç kişiler Fevzi’nin arkadaşlığını, dostluğunu sunnice üstlenmişlerdir. Yine hiç unutmam bir futbol sezonu sonunda Muğla’ya geldiğinde beni ziyaret etmesi, halimi hatırımı sormasından dolayı hayli duygulanmıştım. Genç bir Beşiktaşlı olarak mütevazi Kahraman bey’in mütevazi oğlu Fevzi olduğunu teyit etmişti. Hani ne derler…  Meyveyi ağacın dibine düşer.. Tıpkı öyle!

Futbol nankördür. Hele ünlü olmak insanın başına derttir. Büyük şehir, yanlış seçim sonucu yapılan evlilik genç Fevzi’nin çöküşünü hazırlayan nedenler olan yerleşmişti usuma.. Beşiktaş defterinin kapanması sonrası tiyatro turnesine çıkar misali Anadolu da bulunan takımları dolaşmaya başlaması Fevzi’nin içinde bulunduğu durumu özetler gibiydi. Adresi belli mi vefasızlığın …  Ne nankör şeydir ahtı vefasızlık ..! Bu arada çok sevdiğim Kahraman bey’in vefatı beni daha da derinden etkilemişti. O benim için gerçekten iyi bir dost idi. Nur içinde yatsın.. Ve Fevzi’nin son durağı Kütahya’nın tavşanlı ilçesi ve resitalin sonu .. Kısacası beklenmeyen son.

 Aylar sonra futbolu bırakan Fevzi Tuncay’ın nafaka yüzünden elleri kelepçeli cezaevine girişini televizyon ekranlarında görünce son derece üzüldüm. Gözlerim dolu dolu oldu. Genç milli efendi Fevzi yüzündeki şaşkın ifade ile  cezaevinin çoktan yolunu tutmuştu.

Vefa var iken vefasızlık kör olmaz mı ? Neyse ki evrende yer yüzünü taşıyan iyi insanlar devreye girerek kefaletle Fevzi Tuncay’ın serbest kalmasını sağladılar. Hele hele Fatih hocam Fevzi Tunca’ya milli takımda görev verdi ya en büyük iyiliği sen yaptın hocam.. Ona balığı ikram etmedin, balığı tutmasını öğreteceksin. Allah senden razı olsun..!

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.