NÜKLEER ENERJİ

Son günlerde herkesin gündemin de elektrik var. Elektrikten kullanımından meydana gelen maliyet, fatura, ülkemizin elektrik üretim gücü gibi başlıklardan sıklıkla söz edilmekte. Elektrik üretimi söz konusu olunca nükleer santraller ve nükleer enerji konuşuluyor. Bugün bende bir çevre bilimci olarak nükleer enerji nedir, ne zaman ortaya çıkmıştır, hangi alanlarda kullanılmaktadır gibi sorulara cevap vermeye çalışacağım.

Öncelikle nükleer enerji nedir? Nükleer enerji (çekirdek enerjisi), atom çekirdeklerinin parçalanması veya birleşmesi sonucunda açığa çıkan enerji türüdür. Fisyon tepkimesiyle; ağır radyoaktif maddelerin nötronlarla bombardımanı sonucunda bu çekirdeklerin parçalanması sağlanır. Füzyon tepkimesi ise; iki küçük atom çekirdeğinin birleşmesiyle enerji açığa çıkaran tepkimedir. İşte fisyon ve füzyon tepkimeleriyle ortaya çıkan enerjinin kullanılması olayına nükleer enerji veya çekirdek enerjisi denmektedir.

Nükleer enerji kavramının ortaya çıkışı 1895 yıllarına kadar dayanmaktadır. 1939 yılında atomun bölünmesi (fisyon) ile enerjinin açığa çıktığı görülmüştür. Yıllar süren araştırmalar ile 1945 yılında ilk atom silahı yapılmış ve 2. Dünya savaşı sırasında nükleer silahlar yapımıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Savaşın son bulmasının ardından ABD’de ilk nükleer santral inşa edilmiş ve 1951 yılında ise elektrik üretilmeye başlanmıştır. 1960’lı yıllardan itibaren de başta ABD ve Japonya olmak üzere birçok ülkede bu teknolojiden üst düzeyde yararlanılmaya başlanmıştır.

Nükleer enerji, enerji üretimi dışında çekirdek reaksiyonu ile hayatımızın çoğu alanında kullanılmaktadır. Başta sağlık alanında; tıbbi uygulamalarda, sanayide; silah yapımında, ölçme ve değerlendirme vb. alanında, tarımda; daha nitelikli tohum üretiminde, arkeolojik kazılarda; kalıntıların yaş tayininde kullanılmaktadır.

Nükleer enerjinin neden kullanılması gerektiği konusuna gelecek olursak; gelişmekte olan ve sanayileşen toplumların artan enerji açığını karşılamak için fosil yakıt kullanarak enerji üreten tesislerden yoğun olarak faydalanılmıştır ve faydalanılmaktadır. Ancak fosil yakıtların elde edildiği doğal kaynakların tükenme riski, bu yakıtların ısıtma-ısınma ve araçlarda kullanım gibi farklı alanlarda gerekli olması ve maliyeti pahalı olan önlemlerin alınmaması sonucu çevreye verdikleri zararlar nedeniyle kullanımı sorun haline gelmeye başlamıştır. Yenilenebilir (sürdürülebilir) bir kalkınma hem üretilen enerjiyi ekonomik anlamda daha uygun olarak temin etmeyi, hem de yaşadığımız çevreye zarar vermemeyi en aza indirmeyi gerektirmektedir. Bunlar göz önüne alındığında yeni enerji kaynaklarının aranması kaçınılmaz olmuştur. Bu noktada alternatif olarak akla nükleer enerji üretimi konusu gelmiştir. Ancak bu konu ile birlikte radyoaktif atık konusu tartışma konusu olmaktadır.

Radyoaktif atıkların geleceği ve sorunu günümüzde üzerinde çok fazla tartışılan konular arasındadır. Bu sorun, uluslararası bir boyutta olduğundan sunulan çözüm önerileri küresel anlamda yapıcı ve kabul edilebilir olmalıdır. Nükleer atık konusunun bu kadar gündemde olmasının sebebi, teknolojik gelişmelerin yetersizliği değildir. Buradaki temel problem, devletlerin uygun bir yöntemi seçmesi ve halkın da bu yöntemi bilinçli bir şekilde anlayabilmesidir. Genel olarak bir değerlendirme yapacak olursak, kontrollü normal işletme sırasında nükleer güç santralinin su, toprak ve havayı kirletmediğini ancak geçmişte yaşanan Çernobil ve Fukuşima facialarını unutmamak gerektiğini belirtmek isterim.

Ahmet MEKE

Çevre Bilim Uzmanı /CBS Uzmanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.