MUĞLA’DA TÜRKMEN DÜĞÜNÜ

İçerisinde bulunduğumuz çağa adını veren teknolojinin demokrat gibi görünüp, ‘siz bilirsiniz’, ‘paşa gönlünüz bilir’ gibi dursa da hepimizi bağımlı durumuna getirdiği de bir gerçek. Huyumuz, dilimiz gibi pek çok şeyimizi de değiştirdi.

Bunları hepimiz biliyoruz da söylenip durmaktan başka ne iş yapıyoruz, elimizden ne geliyor diye soruyorsanız çok da içinizi karartmayın derim. Bağımlısı olmadan yerinde kullanılarak çok da güzel işler çıkarılabileceğini gösteren nice güzelliklere tanık olduk okullarımızın yılsonu etkinliklerinde.

Bilgiyi nakletmek kadar, kültür aktarımı, yetenek keşfi gibi sorumlulukları vardır eğitimin ve izlediğimiz bu etkinliklerde okulların bunları güzel bir ustalıkla harmanladıklarında nasıl da mükemmel işlere imza atabileceklerini ebeveynlerle birlikte gururla izledik.

Dünyada o güne kadar bazı milletlerin düğünleri, nişanları, takıları gibi geleneklerine yer verilen kitaplar olsa da konusu tamamıyla bir düğün olan, baştan sona bir milletin düğün adetlerini, söz, nişan, takıya dair bütün sahnelerin olduğu bir düğünün anlatıldığı bir kitap yayınlanmamıştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan Ali Yürük’ün kaleme aldığı Türkmen Düğünü adlı eser, dünyada bir halkın düğün, kız alıp verme, düğün eğlenceleri, takıları hakkındaki ilk oyun olarak kayıtlara geçmiştir.

İlk olarak 1975 yılında Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen oyun, daha sonra Ankara, Adana, Konya Devlet Tiyatrolarında da sahnelenerek seyirci rekorlarına ulaşmış, aynı zamanda binlerce okulun tiyatro kulüpleri tarafından da sahneye konmuştur. 1990’da televizyonda dizi olarak gösterilerek reytingleri altüst etmiş, yedi ayın en çok izlenen yerli yapımı olmayı başarmıştır. 1996-1997 öğretim yılında ise 145 defa sahnelenerek bir sezonda en çok sahne alan oyun olarak da bir başka rekora imza atmış bulunmaktadır.

Oyun içinde yöresel davranış kalıpları, yöresel dil ve ağızlar, kıyafetler, oyun havaları, maniler gibi folklorik zenginlikler, kırsal yaşamın dayanışma, yardımlaşma ritüelleri, atasözleri nefis şekilde yer alırken salondaki yurdun dört bir yanından gelen izleyiciler de oyunun içinde kendi yörelerinden esintileri yıllar sonra da olsa oyuncu çocukların ağız ve hareketlerinden görüp duyarak mutluluk yaşamışlardır.

Mesela benim de yıllar sonra karşıma çıkıp mutlu olduğum sözlerden bazıları:

“Balı bırakıp da pekmeze konma.”

“Herkese dikenini gösteren gül, benim için açar.”

“Geçmez akçe ile kem söz sahibinde kalır.”

“Gelin damadın kalbidir.”

“Nihayet ayrılık vakti geldi kızım. Benden sana ana nasihati: Dört atanın hakkı birdir kızım. Yani senin üzerinde benim nasıl analık hakkım varsa kaynananın da benim kadar hakkı vardır. Babanla kayınbaban arasında hiçbir fark gözetmeyeceksin.”

Yine hepsi birbirinden güzel manileri dinlemek de çok güzel, çok keyifliydi.

“Karşıdan gelen atlı, altında kilim katlı

Anam-babam sağ olsun, hepisinden yar tatlı”

“Ahşap konakların demiri mi var, sevginin ellerde emiri mi var?

Kadın anam çok isteme başlığı, Yârin hükümetten geliri mi var?”

“Gedeler azgın olur, Çalımı düzgün olur

Gedelere kız veren, Canından bezgin olur.”

Geleneksel Türkmen Kültürünün yaşatılıp kayıt altına alınması, unutulmaya yüz tutmuş örf ve adetlerin belgelenerek yeni kuşaklara aktarılması ve dilimizin teknolojiyle birlikte giderek kısırlaştığı günümüzde zenginliğinin sergilendiği böyle bir oyunun asırlardır Yörük ve Türkmenlere yurtluk yapmış olan Muğla’da sahnelenmesi çok güzel, çok anlamlıydı. Üstelik ilimizin en güzide eğitim kurumlarından biri olan Muğla Sosyal Bilimler Lisesi tarafından çalışılmış olması da ayrıca önemliydi. Başta okul yönetimi, okul müdürü Nuri Ceylan olmak üzere emeği olan bütün hocalarımızı sevgili İsmail Zorba’ nın şahsında kutluyorum. Yaşlarından çok büyük işlere imza atabileceklerini o gece, o oyundaki performanslarıyla gösteren öğrencilerimizi de alınlarından öperek tebrik ediyorum.

Dert yanmak, dövünüp durmak hepimize olduğu gibi bir eğitimciye hiç yakışmıyor. Önemli olan, asıl yapmamız gerekeni her koşulda aynı inanç ve azimle yapabilmek. O gece Türkmen Düğünü’ nde o azmi, o şuuru, o kararlılığı gördüm, umutlandım.

Düğün sezonuna girdiğimiz şu günlerde aynı şuur ve kararlılığı bütün düğünlerde, bütün mercilerde görebilmek, eğlence sektörünün bu kadar yozlaştığı, teknolojinin bu kadar bağımlılık yaptığı günümüzde güç ama o gece Muğla’da bir çoban ateşi yakılmış, bir işaret fişeği gönülleri aydınlatmıştır.

Yozlaşmadan, sarhoşlaşmadan, tamamen milli ve yerel değerlerimize tutunarak da düğün yapılabileceğini gösteren Türkmen Düğününün bütün icracılarına selam ve sevgilerimle…

Erdal ÇİL

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.