
Naim Arslan Dağlı
İnanmak nedir?
Hepimiz inanmanın önemli olduğunu, önce inanmanın gerektiğini, inanmanın başarmanın yarısı sayıldığını ve buna benzer birçok sözü defalarca duymuşuzdur.
Peki, inanmak gerçekten nedir? Ve şu anda neye inanıyoruz?
Pek çok insan, kendilerine telkin olarak “Ben mutluyum” gibi sözler söyler; böylece hem kendilerini hem de başkalarını buna inandırmak isterler. Ya da bir işin, ilişkinin, kurumun iyi bir geleceğe sahip olacağına inandıklarını söylerler. Fakat çoğu zaman bu sözleri gerçekten inanarak değil, sadece dile getirerek söylerler. Sonunda ise yaşadıkları hayal kırıklıklarına dayanarak “İnanmak boş iş, çok inandık ama olmadı” der ve alışılmış bir çaresizlikle yollarına devam ederler.
Oysa inanmak sadece söylemek midir? Kanıtlamaya çalışmak mıdır? Sadece olmasını istemek midir?
Hayır.
İnanmak, yaşamaktır. Örneğin, güzel olduğuna inanan birini düşünelim. Böyle biri sürekli “Ben güzelim” der mi? Hayır. O kişi sadece hayatını yaşar, aynaya baktığında kendini beğenir, başkalarının olumsuz sözlerini kendine mal etmez. Güzel olduğuna gerçekten inanıyorsa, siz ne söylerseniz söyleyin o zaten güzeldir. Üstelik zamanla buna siz bile inanırsınız. Böyle birine gidip “Sen çirkinsin” deseniz sizinle tartışır mı? Büyük ihtimalle sadece gülüp geçer. Gerçekten inanan birinin kendini kanıtlama savaşı olmaz.
Gün içinde aslında birçok inancı bir arada yaşarız: değersizlik, mutsuzluk, kayıplar, başarısızlık… Bu olumsuz deneyimler zamanla inançlarımızı şekillendirir. Birkaç başarısızlık, kendimizi tamamen başarısız biri sanmamıza yol açabilir. Sonra buna inanır ve başarısızlığı kendi gerçeğimiz haline getiririz. Bugün mutsuzluk, depresyon ve umutsuzluk ne yazık ki toplumun büyük kısmının inancı haline gelmiş durumda. Artık birini mutlu gördüğümüzde “Yakında üzülür, uzun sürmez” diyoruz. Biri başarılı olduğunda “Nasıl olsa yakında büyük bir başarısızlık yaşar” diyoruz. Yani başarıya, mutluluğa, sağlığa, sağlam aile bağlarına inanmıyoruz. İnandığımız şeyler; başarısızlık, hüzün, aldatma, güvensizlik…
Peki, çözüm ne?
Hepimiz zaman zaman hayatımızda iyiliğe ve güzelliğe odaklandığımız günler yaşamışızdır. O günlerde her şey daha renkli ve doyurucu gelir. Bu günleri geri getirmek için önce inançlarımızı fark etmeliyiz. Düşüncelerimizin arkasındaki inanç kalıplarını görebilmeli ve bunlar ayrılık, mutsuzluk ya da umutsuzluk üzerine kuruluysa, bilinçli bir şekilde dönüştürmeliyiz. Güzel şeyleri takdir etmeli, başkalarının mutluluğundan mutlu olmalıyız. Kendimizi mutlu etmeyi bir öncelik haline getirmeli ve başkalarının mutluluğunun bizimkini azaltmadığını, aksine çoğalttığını hatırlamalıyız.
Unutmayalım: İnançlarını yöneten, hayatını yönetir. İnançlarımızı değiştirelim, yönetelim ve başarıyı, mutluluğu, huzuru gerçekten yaşayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.