Erdal ÇİL
GELECEĞİMİZİ ÇÖPE Mİ ATIYORUZ?
Tarihin kara sayfalarında kitapların toplatılıp yakıldığını, bazılarının yasaklandığını okuduk. Ülkemizde de darbe dönemlerinde bunlara kısmen bizler de tanık olduk ancak kitapların toplu olarak çöpe atıldığını, çöpe gittiğini görmemiştik.
Geri dönüşüm falan da diyerek kandırmayalım birbirimizi. Her yıl devlet tarafından okullara gönderilen binlerce kitabın yine devlet tarafından çöpe gittiğini görmek ne hazin!
Bizim kuşak, çok güçlükle bulduğu kitabın kıymetini bilir, ödünç alınan kitapların bile hakkını vererek okur, çalışırdı. Sonra çoluk çocuğa karışınca çocuklarımızın eline okullarda tutuşturulan kitap listelerini aramakla geçen günleri de unutmuş değiliz. Gün geldi kitaplar artık okulun açıldığı gün öğrencilerin önlerine konulacak denildiğinde yıllarını kamuda idareci olarak geçirmiş biri olarak doğrusu buna pek sevinmemiş, endişe etmiştim. Çünkü bürokrasiyi biliyor, kendi içerisindeki dinamiklerinin buna karşı nasıl pozisyon alabileceklerini, nerelere takılacaklarını tahmin ediyordum. Nitekim siyaset kurumunun kendi zenginini üretme çabasının yanına bürokrasinin de kendi konfor alanına müdahale ettirmeyip statükosuyla cevap vermesi yeni bir israfın ayak seslerini duyurmuştu adeta.
Bizim öğrencilik yıllarımızda devlet, böyle bir işe kalkışmayı aklının köşesinden bile geçirmez, geçiremezdi. Milyonlarca kitabın ayrı ayrı bastırılıp, ücretsiz şekilde okulun ilk günlerinde öğrencilerin önüne konulması kabul edelim ki ancak güç ile mümkün olabilmekte. Millî Eğitim Bakanlığının, sadece 2003–2021 yılları arasında yaklaşık 3,37 milyar adet ders kitabını hiçbir ücret almadan öğrencilere ulaştırabilmesi sanıyorum son yılların en büyük maliyetli projelerinden biridir. Ancak bunu yaparken işin en önemli paydaşları olan öğretmenleri ve bürokrasiyi bir çırpıda geçmesi birçok projede olduğu gibi siyasetin bu işte de umduğunu bulamamasına sebep olmuş, harcanan paraların israfa dönüşmesi kamu vicdanında ciddi rahatsızlıklara yol açmıştır.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki bürokrasinin boyu posu değişse de tavrı hiç değişmeyecektir. Özellikle öğretmen camiası da kamunun en büyük camiası olup, onlardan inanmadıkları bir işte olumlu tavır beklemek de en basitiyle safdillik değilse de basiretsizliktir. Neticede bugün her yıl milyonlarca kitap okullara ulaştırılsa da bürokrasinin ve öğretmenin tavrı değişmediğinden, bu kitapların değerleri bilinmemekte, yerlerine yine kaynak adı altında başka kitaplar dayatılmaktadır. Bürokrasinin özü de kendini olabildiğince garantiye alma olduğundan, talep miktarları yanlış hesaplanmakta, yanlış planlamalarla ihtiyaçtan fazla sayılarda kitap okullara gönderilmekte dolayısıyla her yılın sonunda milyonlarca kitap hiç el değmeden, ambalajları dahi açılmadan direkt çöpe veya geri dönüşüme gitmektedir.
İsrafın önemli bir nedeni de tabii ki ücretsiz olmasıdır. Milli eğitimden sonra en büyük ikinci kamu kurumu olan sağlıkta, başlatılan dönüşüm projeleriyle bütün işlemler düşük fiyatlarla da olsa ücretlendirilerek vatandaşın, almış olduğu sağlık hizmetlerini daha nitelikli alması hedeflenmiştir. Almış olduğu hizmete cebinden katkı veren vatandaşın, almış olduğu o hizmetin kıymetini daha iyi bileceği buna karşın hiçbir bedel ödemeden eline aldığı kitabın değeri altın da olsa kıymetinin maalesef bilinmeyeceği göz ardı edilmemelidir.
İsrafın bir başka sebebi de maalesef çok sık yapılan müfredat değişiklikleri ve bunların kitaplara yansımasıdır. Bundan dolayı da basılan kitaplar içerik yönünden çok çabuk eskimekte, yeniden basımları gerekmektedir.
Çözüm için çok da büyük mucizelere gerek olmadığını da görüyoruz. Öğrencilerin kitaplarına daha özen gösterebilmesi için öğretmenlerin onlara verecekleri kitap sevgileri önemlidir. Yine velilerin de çocuklarına bu bilinci aşılayabilmeleri, devletin bu fedakarlığına karşın çocuklarına kitaplarını daha iyi kullanmaları konusundaki davranışları asla küçümsenmemelidir. Unutulmaması gereken çöpe gidenin sadece kitap olmadığı, çevremizden, ekmeğimizden, kursağımızdan birer lokma olduğudur.
Okullarda hiç kullanılmamış ya da iyi kullanılmış kitapların gelecek sınıflara aktarılması işi konusunda da okul idarecilerince organizasyonlara gidilmesi, kitap köşeleri kurularak bu kitapların maliyetlerinin öğrencilere etkili şekillerde anlatılması, kitabını iyi kullanan öğrencinin teşvik edilmesi gibi çalışmalar da israfın önlenmesi açısından önemli olacaktır.
Ayrıca dünya genelinde ders kitaplarının dijital versiyonları yaygınlaşıyorken ve ülkemizde de e-kitap formatında dünya kadar içerikler var iken (EBA, PDF), dersliklerde basılı kitap zorunluluğunda ısrar edilmesi de kanımca israfın en önemli sebebidir. Bu yüzden bir an önce hibrit/dijital eğitimlerin etkin kullanılmasına geçilmeli, bu kadar çok sayıda kitap basımı durdurulmalıdır.
Unutmayalım: Bir ülkenin en değerli yatırımı eğitimdir. Ders kitaplarına sahip çıkmak, sadece devletin bütçesini korumak değil; geleceğimizi korumaktır. Kitap demek ağaç demek, çevre demek, ekmek, su ve gelecek demektir. Eğer bugün kitapları çöpe atarsak, unutmayalım ki yarın da umutlarımızı çöpe atarız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.