Muğla Haber
FOTOĞRAFTAKİ GENCİ TANIDINIZ MI?
Fotoğraftaki genç, 1962’de Trabzon’da doğdu… 1987 yılında İstanbul’da vatani görevini yaptı. Görevi süresince, hal ve hareketleriyle, edebiyata ve özellikle şiire düşkünlüğü ile, yüksek tonlu sesi, jest ve mimikleriyle dikkat çekiyordu.
Asla unutulmaz zannedilen askerlikteki arkadaşlıklardan geriye bir iki cılız anı kalacağını, isimlerin yavaş yavaş hafızalardan silinip gideceğini biliyordu… Hayatının geriye kalan kısmında da, hiçbir his silinip gitmesin diye durmadan, dinlenmeden yazdı hep…
BİR MUĞLALI’NIN ARŞİVİNDEN ÇIKAN ANDAÇ
Arkadaşlarını, bir andaç hazırlamaya zorluyordu. “Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür” diyor ve “unutma hastalığına yakalanmış insan hafızası”na güvenmeyip, bu özel günleri yazıya geçirmek istiyordu.
Sonunda başardı… Ve hazırlanmasına önayak olduğu andaçta yazanlara bakılırsa, arkadaşları onu gerçekten iyi tanımış ve geleceğini öngörmüştü…
Fotoğraftaki isim Şair Sunay Akın… Muğlalı bir ismin, askerlik arkadaşı Emin Taşdelen’in arşivinden çıktı bu andaç. Andaçta yazılanlar bakın bir bir nasıl gerçek olmuş ve nasıl da Sunay Akın’ın şiirlerine yansımış…
YÜKSEK SESLİ ŞAİR
Arkadaşları Akın’ı anlatırken “Sevecen, duyarlı, tezcanlı, esnek, sempatik, hoşgörülü Sunay’ı anlatabilmek için gerekli sözcükler…” ifadesini kullanmış.
Gerçekten de öyle, duyarsız biri şu şiiri yazabilir mi?
“Saçak altına sığınmış
göçmen kuşun
kar tanecikleri arasında
düşen beyaz tüyünü de
görebilmek
İşte
sevmek”
Arkadaşları Sunay Akın için, “Yüksek tonajlı sesi ile bulunduğu yeri hemen belli eder. Sesinin yetmediği yerde de el ve kollarını kullanır. Bölüğün isim babası ve tartışmaların kesin galibidir” demiş.
Düşündüğünün arkasında duran bir adam oldu Sunay Akın… Tıpkı “Ozan” adlı şiirindeki gibi:
“Yaşamı savunmaya
katılmaması ozanın
kendini mürekkep lekesi
sanması gibi
imzanın”
“GÖRÜLMÜŞTÜR” YAZAN MEKTUPLAR
Arkadaşlarının dikkatini çeken bir diğer özellik de, her fırsatta Sunay Akın’ın eşine telefon etmesidir. Tabi mektuplar da eksik olmaz… Her asker gibi, bekleyiştedir… “Beklemek”meselesiyle ilgili “Halt etmiş Türkçe öğretmenleri; En uzun fiil beklemektir çünkü” demişliği de vardır… Akın’ın “Görülmüştür” şiiri unutulur mu?
“Ne yak
Mektubun ucunu,
Ne sevgini
Sayfalar dolusu
Dile getir
Zarfı kapatırken yalnız,
Kuytu dudaklarını
Çokça değdir”
FUTBOL TAKIMININ “KOVA KALECİSİ”
Hem oyunlarında, hem TV programlarında Sunay Akın’ın anlattıklarından biri de, gençlik yıllarında kalecilik yapmasıdır. Asker arkadaşlarının da bu konuda söyleyecekleri var elbette. “Yağmur, çamur demeden siniriyle bölük kalesini koruyan Sunay’ın yediği golleri saymak için kale direğine attığı çentikler yüzünden direk çökmüştür…” Arkadaşları acaba Akın’a ve kaleciliğine haksızlık mı etmektedir? Sunay Akın’ın kendi kaleciliğinden de söz ettiği şiirini okuyalım en iyisi:
“Futbol takımında mahallenin
kova kaleciydi lakabım
ilk kez sevinecektim buna
ama yalnızca
avuçlarıma alabildiğim suyu
bir kova gibi Sivas'a taşıyamadım”
ONU EN GÜZEL ANLATAN SÖZ…
Ve şiirle ilgili satırlar… Dostları şunları yazmış: “Şiir yayınlarını izleyenlerin Sunay’la dostlukları kopmaz. Yaşamı şiirdir. Yaşamının bahar tazeliğinde geçmesini dilediğimiz arkadaşımıza en güzel son söz herhalde bir şiir olur…”
Şu mısraları yazabilmiş bir adam için “Yaşamı şiirdir” denilmez de ne denir:
'bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur.''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.