8 Mart’ın düşündürdükleri…!

Yarın 8 mart… Dünya Kadınlar Günü! Yeryüzünde ne kadar karşı cinsimiz varsa onların gününü kutlayacağız. Yeri gelmişken de kutluyoruz. Ama gönüllü ama gönülsüz… Böyle yazdım veya düşünüyormuşum gibi algılamayın. Ben ve benim gibi düşünenler için sorun yok. Ya düşünmeyenler…! Düşünmeyenlerin şekli şemali hemen ortaya çıkıyor ve de kendini belli ediyor zaten…

Evet Dünya Kadınlar Günü ya da Emekçi Kadınlar Günü Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslar arası bir gündür. Bu haklarının temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.

Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kayıtlara göre ilk kez 1921 yılında kutlanmaya başlanmış. Son 35 yıldır yaygın ve dolu dolu kutlanan Dünya Kadınlar Günü’nde, bugünlere gelinmiştir.

Buraya kadar her şey bir hikaye tadından geçti. Ancak hayatın gerçekleri ile kadınların yaşadıkları hiç göz ardı edilemez, edilmemeli…! 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde tüm kadınlar hatırlanıyor; hatırlanıyor da bugün için bu kadınlara verilen önemin sadece bir parçası mıdır?diye sormadan geçemiyor insan…! Kadınlara özgü bir günün varolması düşüncesi güzel ancak; çoğunlukla kadınların çektikleri çile bitmiyor. Bugünün  bir günle sınırlı, göstermelik özellikle gazete ve televizyonlarda haberleştirilerek verilmesi güya sansasyon yaratacak cümlelerle lanse edilmesi ne kadar gösteriş budalası olduğumuzun açık resmi olarak tüm haliyle gözler önüne seriliyor.

Ancak 1921 yılında o tekstil fabrikasında grev sırasında çıkan yangın sonrası yaşamını yitirmiş kadınların bugünlere uzanan ve dolayısıyla bugünkü kadınları da kollarına alan Dünya Kadınlar Günü iyi ki var..! Var olması ile sadece Türkiye’de değil, diğer dünya ülkelerinde de şiddete meyilli insanların kurbanları olmuş ve olmaya devam eden baş aktörlerinden birisi kadınlar ezilmeye devam ediyorlar. Bilinçli, bilinçsiz; eğitimli, eğitimsiz herkesin aynı sonla karşılaşması inanın kaçınılmaz…

Anneannem, babaannem, annem, teyzem, halam, ablam, kız kardeşim, eşim ve kızım hayatımın bayan enleridir. Sizler için de aynı şeyin geçerli olduğunu biliyorum. Sonuç olarak hepimiz sahibizdir. Saçlarını süpürge ederek bizi hayata kazandırmış annemiz, sevgilerini bizden esirgememiş anneannemiz ve babaannemiz, anne yarısı teyzemiz, cancağızımız halamız, her şeyimiz ablamız ve kız kardeşimiz, gözümüzün nuru eşimiz ve yaşam parçamız kızımız… Hepimiz ancak hayatımızın aslına bakarsanız büyük bir bölümünü kaplayan bayanları bu şekilde özetleyebilir öyle değil mi? Tabi ki bu arada arkadaşlarımızı ve dostlarımızı da unutmuyoruz. Her alanda her zaman hemen her şeyi paylaştığımız karşı cinsimizin eziyet görüp şiddete maruz kalması niye?

Gazetelerde ve televizyonlarda morarmış gözleri ile boy boy fotoğraflarını gördüğümüz kadınların gördükleri şiddetin rengi o insancıkların yüzlerine vurmuş… “Seni affettim” deyip de görüme teklif ettikleri o masum insanları öncelikli olarak orantısız güç kullanarak bu hale getiren caniler; yetmiyormuş gibi işi cinayete kadar götürebiliyorlar. Bu tür zihniyetli insanların toplumumuzun her köşesinde varolduğu her haliyle biliniyor. Muğla’da bile şöyle bir araştırsak neler göreceğimizi ve nelerle karşılaşabileceğimizi düşünmüyorum bile. Üzülsek bile elden bir şey gelmiyor… Mantar gibi üremek keşke hep iyi insanlara kısmet olsa..! diye düşünüyorum.

Kadın işinde köle, kadın evinde hizmetçi, kadın özünde efendi de ya yarın… Yarın ne olacak…! Yine aynı şeyler cereyan etmeyecek mi?

Düşündüm de yarın 8 Mart..! Ya 8 Mart’ın bize düşündürdükleri ne olacak? Ya hep aynı filmi görmeye devam edeceğiz ya da ?

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.