Yeşili sev, doğayı koru.

Ormanlar, çeşitli bilgi topluluğunun bir arada bulunduğu sık ağaçlı alanlardır. Dolayısıyla bu alanlar hani bitkisel anlamda “Ne ararsanız var” denecek kapasitesi yüksek alanlardır. Büyük ve küçük ağaçlar, makiler, mantarlar, otlar, endemik bitkiler ve şu an aklıma gelmeyen binlerce bitkinin yaşam merkezidirler. Ormansal alanlarda bu ağaçlar ya kendiliğinden yetişir veya insanların ormana diktiği fidanlardan oluşur. Ağaçların seyrek olduğu küçük alanlarda da korularımız vardır. Bu arada orman içinde yaşayan bin bir türlü hayvanı unutmamak lazım.

Muğla’da olduğu gibi yeryüzünün büyük bir bölümü ormanlar ile kaplıydı. İnsanların bilgisizliği, rant telaşı yaşam koşullarımıza yardımcı olan öyle ki neredeyse 20 kişinin oksijen ihtiyacını karşılayan bir çam ağacının öldürülmesi maalesef ormanlarımızı çoraklandırıp onları bozkırlara döndürdü.

Bir kere ağaçlar toprağın nemli kalmasını toprak kaymasını önlerler. Sellere engel olurlar. Ağaçların evi ormanlar yörenin iklimini etkilediği gibi, yağmur yağmasını sağlar. Türkiye’de Rize’den sonra en çok yağış alan ikinci il konumundaki Muğla’da ki yoğun yağan yağmur ormanlık alanlara sahip olmamızdan kaynaklanmaktadır. Ormanlar bir ülkenin doğal güzellik ve zenginlik kaynağıdır.  Dikkat ederseniz kullandığınız ihtiyaç maddelerimizin hemen hepsi büyük ölçüde ağaçtan yapılmaktadır. Önümüzdeki masa, oturduğumuz sandalye, elimizdeki kalem ve bloknot hep ağaç ürünlerindendir.

Bize bu kadar yarar sağlayan, ülke ekonomisine gerçekten büyük katkısı olan ormanlarımızı korumalıyız. Öyleyse hatıra ormanlarımızı arttırmalı, ve bu alanların çoğalması için elimizden geleni ardımıza koymamalıyız. İlk fırsatta ve zamanı oluştuğunda sizde Muğla’da; Muğla’nın yeşiline katkıda bulunabilecek hatıra ormanı sayısını arttırabilirsiniz diye düşünüyorum. Ormanlar için yararlı olmaya çalışan bizler, bir o kadar ormanlara zarar veriyoruz. İnanın halen bu dengesizliği anlayabilmiş değilim.

Çok uzun bir kıyı şeridine sahibiz. Gözümüzün bakıp da gördüğü her nokta inanın ağaçlar topluluğu ormandan geçilmiyor ama nafile…! Keşke her yer… Ama kafamızı ne yöne çevirirsek mutlaka bir yeşillik armonisi içinde, yeşilin her tonunu barındıran ormanlarımızla kaplı olduğunu görüyoruz.   Bilinçli orman yakmalar onları yok etmeler kıyı şeridinde tatil köyü ve yıldızlı oteller yapabilme telaşı bizim elimizden ormanları aldı götürdü. Aslında koruyabildiğimiz kadarı ile geri kalanını vermeye hiç mi hiç niyetimiz yok.  Yıllar öncesinde komşu ilin ilçesi Kuşadası yeşil ile mavinin koynunda küçük bir balıkçı kasabası teması iken bilinçsiz bir yapılaşma ile bu küçük şirin kasaba beton yığınına dönüştü.  Koca çirkin bir şehir oldu. Son hızla bozulan yerleşim merkezlerinden birisi olduğu için burada Kuşadası’nı örnek gösterdim… Malesef gerçek bu…!

Hiç unutmuyorum, bir yaz günü Dalyan İztuzu plajına yakın bir piknik alanında bir sorumsuz elindeki yanan sigara izmaritini ağaçların çok sık olduğu alana fırlatıp attı. O sigarayı alıp söndürmesi gerektiğini söylediğimde takındığı bedava kabadayılık burnundan geldi. Öyle burnundan geldi ki…Yıllarca ormanlara olan saygısızlığını sanırım bir daha hiç unutmaz…Zira Marmaris’in yaşadığı o talihsiz orman yangınının o devasa ormanı esir almış ateş kütlesi inanın hala gözlerimin önündedir.

Ormanlarımızın korunması, çevremizin ağaçlandırılması hem şehrim Muğla’nın hem de ülkemin yerine getirilmesi gereken çözüm bekleyen sorunudur. Bu nedenle 27 Mart dünya orman gününü bize anımsatmakla kalmayıp onu daima benliğimizde hissetmemizi sağlamalısınız.

Her ilde Valiler başkanlığında ormanın yetiştirilmesi için bir kurul vardır. Her ilde olduğu gibi Muğla’da da bu kurul yörede bulunan ormanların korunması, yeni ormanlar yetiştirilmesi için kararlar alır ve uygular. Ağaçlar sadece orman gününde hatırlanmamalıdır. Bu uygulamalı ağaçlandırmanın her an yapılabilecek zamanlarda da gündeme getirilmesi lazımdır. Uygun alanları ağaçlandırılıp yeni ormanlık alanlar yetiştirmek için çabalamalıyız. Düşünsenize yeni bir ormanlık alanın oluşması neyse de onun yetişmesine bile bir insan ömrü yetmez.

Ormanlarımız bizim en değerli hazinelerimizdir. Önemli olan bu hazineye sahip çıkmamızdır. Tema vakfının slogan haline getirdiği “Yeşili sev, doğayı koru” söylemine cümle alem sahip çıkmalıyız. Yaşadığımız dünya ne kadar sağlıklı olursa biz de o kadar sağlıklı oluruz.

Ormanı yakmak, yok etmek, yağmalamak, talan etmek; bunca yapılması gereken solunması gereken temiz hava ve diğerleri ile hayat yaşanmaya ve yaşamaya değer. .

Gelin bu değeri sımsıkı elinizde tutun. Bir gün avuçlarınızdan bu değer kayıp giderse ne yeşil kalır ne de doğa…!Unutulmamalı ki ağaçsız orman olmayan bir yer çocuksuz bir anneye benzer. Bir ağacı ne kadar çok seversek yeşili, dolayısıyla ona sahip olan doğayı koruruz. Hadi gelin onları bağrımıza basalım…

İşte o gün bugündür… Hem de hiç düşünmeden!

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.