KARAOVA YOLLARINDA BUBA ALİSİ HAYATIN İÇİNDEN - TURAN SERİN

Turan Serin

Yıl1963-1970 yılları arası olacak...

Kovancı yokuşu hiç insansız kalmaz.

İnsanlar bazen yalnız

Bazen eşekleri odun mandalin yüklü

Mumcular Karaova pazarına geçerler.

Ya da Mumcular tarafından Mazı tarafına geçerlerdi...

Ona insanlar deli derdi.

Ama o da bir insan bir candı.

Sizlere daha önceki yazılarımda

Bor Niğde arasında dolmuşlara

binip giden, deli dedikleri bir insanın öyküsünü anlatmıştım...

Bugün de sizlere yaşlı fakir yoksul

deli dedikleri BUBA ALİSİ'ni anlatacağım.

Karaova Mumcular'la Mazı Köyü arasında bir keçisi bir oğlağı ile gider gelirdi güzel insan...

Bir can bir insandı o da..

Su ister ekmek istemezdi kimselerden.

**

Bizim Anadolu insanları hep arı duru

saf çalışkan güzel insanlardır...

Aklının erdiğince yaşar.

Dilinin döndüğünce anlatır konuşur.

Bu güzel Anadolu insanlarından birisinin adı da  ALİ .

Lakabı BUBA ALİSİ..

Ören Nahiyesi Mezgit Bozalan Çökertme Gökbel  Mazı köyleri taraflarından yaya eski topraklı taşlı şose yollardan yürüyerek,

ip gibi uzayan patika yolları takip ederek

KARAOVA'YA gider gelir geçerdi...

Asıl köyü ya Bozalan ya Gökbel köyü olacaktı ...

Hoş güzel insandı.

Onu bilen tanıyan gören deli saf

BUBA ALİSİ derdi...

Ne oldu ise korkudan olmuş derler di büyüklerimiz bu insana...

Gece evinde uyurken korkutmuşlar bu insanı...Ondan sonra

--  Buba Buba ( baba baba ) diye diye deli divane gezer dolaşır olmuş...

Kimisi derki evine hırsız girmiş.

Parasını altınlarını çalmışlar.

Ondan sonra böyle olmuş.

**

Biz ilkokula gidip geliyoruz...

Genellikle yolda izde hafta da bir

ayda iki üç sefer karşılaşırdık..

Yanında bir keçisi bir oğlağı olurdu.

Keçiler peşinden ardından hiç ayrılmazdı...

Sanki keçiler onun dilinden anlardı.

Buba Alisi durduğunda bir yere dinlenmek için oturduğunda onlarda

durur yatar dinlenirdi...

Bazende etraflarındaki çalılarla beslenirlerdi.

Keçiler yol boyu giderken de yolun kenarındaki ot çalı ne buldu gördülerse yerler karınlarını doyura doyura giderlerdi.

BUBA ALİSİ ni takip ederlerdi.

Buba Alisi'nin giyim kuşamı pek düzgün sayılmazdı... Fakir garip insan...

Fakir fukaranın hali bu..

Yolda giderken kendi kendine yüksek sesle konuşurdu Buba Alisi...

Gören duyan biriyle kavga ediyor sanır.

Sağa sola kimseye zararı olmazdı.

Ama çocuklar onu ilk görenler deli diye korkardı...

Başında eski şapkası

sırtında ekmek yiyecek torbası gezerdi.

Herkes ona yardım ederdi.

Üst baş elbise pısat verirler karnını doyururlardı.

O saf güzel insandı.

Biz ona BUBA ALİ DAYI derdik.

Yolda karşılaştığında

-- Ali dayı nereye gidiyorsun dediğinde elindeki sopaya iyice yaslanır

-- KARAOVAYA gidiyorum. Karaova karakol komutanı çağırmış...

Eskere (askere) mi alacaklar bilmem ki beni. Yaşlandık gari emme...Demek komutanın jandarmaya ihtiyacı var derdi.

Ardından sırıt sırıt eder gülerdi...

Sen gülsen

-- Sen niye gülüyorsun sarıoğlan karaoğlan der yoluna devam ederdi.

Buba Alisi bazen  vakti saati bilmez yola çıkardı. Bir yerde akşam olur.

Mevsim kışsa en yakın bir eve misafir olur edilirdi...

O evde en iyi şekilde ağırlanır misafir edilirdi. Sabah giderken de yanına dökülmeyecek kokmayacak yiyecek ekmek çıkınlanır yanına konulurdu..

Haşlanmış yumurta patates çökelek mayalı peynir ekmek zeytin bunlardandı.

Yaz ayı onun için daha güzeldi.

Her yer ona otel handı.

Nerede akşam orada kendine oğlağına keçesine yer ayarlar yatar uyurdu...

Buba Alisi bu.

Güzel insan.

Biz Küçükkoğlu Kocakoğulu mevkilerinde yazları tütün işlerdik.

Taban tarlalarda güzel kır tütünleri

güzel kır domates börülce karpuz kavunlar olurdu. Ak mısır darısı sarı susamlar olurdu. O kavun karpuz domatesin tadı lezzeti çok başka olurdu.

Küçükkoğlu'nun güney tarafında tütün yazlık çardaklarımız vardı. Bizim çardak koca zeytin ağacının dibindeydi.

Etrafı kündük (sakız ) dalları ile örülü

üzeri daha koyu gölge yaptığı için harıp (keçi boynuzu) dalları ile örtülü olurdu.

Yan tarafında kuzeye bakan tarafta yerden bir, birbuçuk metre yüksekliğinde yatıp kalktığımız tahta çardağımız da çok güzeldi. Orada uyuması etrafı izlemesi çok hoş güzel olurdu...

**

Ona deli BUBA ALİSİ deselerde o bir candı insandı. Kendi çapında dünyası yaşamı vardı...

Insandı candı.

Güzel Anadolu insanı hep güzeldir..

Buba Alisi gibi insanları korur kollar bakar hep...

Buba Alisi

O gün Karaova tarafından geliyordu.

Kovancı yokuşunu keçileri ile dinlene dinlene çıkmıştı.

Hem yorulmuş hem geç kalmıştı.

Küçükkoğlu Tepesinden kendi kendine konuşa konuşa aşağı düzlüğe indi.

O önde keçisi ve oğlağı arkadan onu takip ediyordu...

Onlara dönüp:

-- Biliyom sizde yoruldunuz bende yoruldum. Bahçekuyu Sarnıçına az kaldı.

Oraya varıp dinlecez uyucez...Hadi gelin.

Ha gayret...diyordu..

Ama nedense yolun altındaki bencik armutu dibine gitti oturdu. Armut ağacı dibinde kendi kendine epey konuştu.

Buraya deneme amaçlı babamla (Küçük Memet) Mustafa amcam pamuk ekmişti daha önce. Burası taban milli verimli topraktı...

Mevsim yaz. Tam tütün zamanı.

Sergi de kırmandal da tütünler burcu burcu kokuyor...

Vakit akşam oldu olacak.

Babam " şu Buba Alisini eve çağırıp geleyim " dedi.

Babamın ev dediği yazlık tütün çardağı.

Babam

-- Ali efe hadi kalk eve gidelim...

diye ısrar etti ...

Olmaz dedi.

-- Beni bugün önce bu armut ağacı

davet etti...Onun misafiriyim. Sen git evine...

Dedi babama. Keçi ile oğlağı yanına bağladı...

Babam bir koşuda ona yiyecek su örtü battaniye kilim getirdi...

Yemeğini yedi suyunu içti.

Kıvrıldı yattı oracığa...

O gece Buba Ali'si

Tütüncü insanların himayesinde

Bencik Armut'unun misafiri oldu...

**

Yaradan kimseye akıl eksikliği

akıl noksanlığı vermesin...

Sevgi saygı ile

Esenkalın..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.