Dinimiz İslam , bütün insanlığa israf ve savurganlığı yasak ederken , bunun devamı olarak şahsi mülkün ve tüm insanlığın ortak varlığı olan zenginliklerin kullanımı ile ilgili belirleyici önemli ilkeleride beraberinde getirir.İsraf sadece sahip olduğumuz özel mülkiyetin bilinçsizce tüketilmesi değil aynı zamanda doğal kaynakların kötü tüketimi ,devlet malını savurmayıda içermektedir. Bu kural tanımazlık tüm bu nimetleri bize bahşeden yaratıcıyıda bir saygısızlık olarak kabul etmek lazım.
Şunu iyi bilmemiz lazım ki dünyamızın sahip olduğu kaynaklarının sınırsız olmadığı, aksine her şeyin sınırlı olduğunu her zamankinden bu gün daha iyi biliyoruz.Var olanı aşırı tüketim , savurganlık sadece içinde yaşadığımız bu toplumları değil , bu dünyayı bizden sonraki gelecek olan nesilleride olumsuz etkileyecektir. Bundan dolayı tüketim konusunda bilinçli ve ölçülü olmak zorundayız.
Allah bize dünyada yaşadığımız sürece bir görev vermiştir oda bu dünyayı imar için geldik yıkıcı değil imar edici,yani yapıcı olmamızı bizden istemektedir. Dinimiz bize eşyadan ve çevreden faydalanmamızı izin verir , ancak bu kullanım gereksiz , insafsız ve israf kulanmayla olmaz. Çöplüklere atılan taptaze ekmekler ve simitler bizim evimizdeki bereketi alıp götürüyor, vede içimizi burkuyor..Ondan sonra yetmiyor bitmiyor diye dert yanarız. Önce Allah’ın bize bahşettiği nimetleri saygı duyalım gerisni Allah bereketlendirir. O çöplere atılan ekmeği gördüğümüz zaman insan içinden keşke bir ekmek alamayan kardeşlerimizi versek böyle olmasaydı diye hayıflanıyor insan.Fakirlere versek dendiği zaman fakirin olmadığını söylüyorlar o kadar muhtaç insan var ki bizler yeter ki araştıralım neler var bu dünyada.
Allh’üteala (Araf suresinin 7/31) ayetinde “Ey Adem oğulları her mescide gidişinizde süslü , güzel elbiselerinizi üzerinize alın , yiyin ,için fakat israf etmeyin .Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Buyurarak yemek ve içmek hayatın düzeni için gerekli olan kaynaklardan yararlanmayı ifade etmektedir. Ancak bu yararlanmanın sınırları çizilerek eşyadan istifadenin sürekli bir şekilde olması için yersiz tüketim yasaklanmıştır. Bu nedenle dünya nimetlerinden yararlanırken sınırsız ve sorumsuz bir tüketim anlayışıyla hareket edemeyiz . Aksine bütün hareketlerimizi ve tüketim anlayışımızı Kur’an ın önerdiği orta yol ilkesine dayandırmalıyız.
Dinimizin israf ve savurganlığı bu kadar şiddetle yasaklamasının bir çok nedeni vardır . Bunlardan sadece şunu düşünmek bile bu yasağın hikmetini anlatmaya yeter Dünyada yaşamakta olan 5 veya 6 milyar civarındaki her insanın sadece bir defaya mahsus olmak üzere eğlence için bir ağaç kestiğini ,bir hayvan öldürdüğünü veya bir ekmeği çöpe attığını vesaire var sayacak olursak elde edeceğimiz israfın matematiksel hesabı korkunç boyutlara ulaşacaktır. Buda dünya insanın her geçen gün yoksulluk ve fakirlik için adım atmak demektir.
İnsanlığın ortak malı olan bu dünyayı korumak bu dünyanın içinde yaşayan insanların yani bizlerin görevidir. Bu konuda herkese ,hepimize görevler düşmektedir. Daha iyi bir dünya ,daha iyi bir gelecek , daha iyi bir çevre bırakabilmek için hepimize bilinçli hareket etmek zorundayız . Bizden sonra nöbeti devralacak çocuklarımızın rahat edebilmesi için çöplere ekmek , ağaçları yakmak ,hayvanları şefkatli davranmamak dünyada paylaşımın azaldığı dahada yoksulluğa doğru gidildiği bir dünya olacak
Dünyada sahip olduğumuz her şey Allah’ın bizlere birer emaneti olarak düşünmek ve dengeli kullanmak olarak bilip bu dünyayı yaşanamaz hale getirenleride uyarmak ve ikaz etme görevi bilinci içinde olmalıyız.