ÜLKEMİZ DOĞAL AFETLERE KARŞI SAVUNMASIZ

Türkiye 17 Ağustos 1999’da Marmara Depremiyle sarsıldı. Marmara Bölgesinde, geniş bir bölgede etkili olan 7.4 büyüklüğündeki depremde, binlerce insan hayatını kaybetti. 45 saniyede birçok yapı yerle bir oldu. TMMOB Jeoloji...

Türkiye 17 Ağustos 1999’da Marmara Depremiyle sarsıldı. Marmara Bölgesinde, geniş bir bölgede etkili olan 7.4 büyüklüğündeki depremde, binlerce insan hayatını kaybetti. 45 saniyede birçok yapı yerle bir oldu. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilciliği, depremin 22’nci yıl dönümünde açıklama yaptı. Bu dönemde benzer durumlarla karşılaşıldığını belirten Jeoloji Mühendisleri, doğal afetlere karşı savunmasız olunduğunu dile getirdi. Çözüm önerilerini de sundu.

Yapılan açıklamada, “Marmara Depreminin 22’inci yıl dönümünde; ülkemiz doğal kaynaklı afetlere karşı savunmasız durumdadır. 17 Ağustos depreminde görevde olan 57. Hükümetten sonra göreve gelen 9 hükümet de aynı şeyi yaparak deprem/afet gerçeğini unuttu, unutturdu. İktidarların “İmar Barışı”, “Fay Zonları, Dere Yatakları ile Heyelanlı Alanları Yapılaşmaya Açan Uygulamaları” gibi deprem/afet güvenliğini hiçe sayan uygulamaları ile afet bilincinin son kırıntıları da toplumsal bellekten silinmiş oldu.” ifadeleri kullanıldı.

Türkiye 17 Ağustos 1999’da Marmara Depremiyle sarsıldı. Geniş bir bölgede etkili olan 7.4 büyüklüğündeki depremde binlerce insan hayatını kaybetti. 45 saniyede birçok yapı yerle bir oldu. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilciliği, depremin 22’nci yıl dönümünde açıklama yaptı. Jeoloji Mühendisleri, “Marmara Depreminin 22’inci yıl dönümünde; ülkemiz doğal kaynaklı afetlere karşı savunmasız durumdadır. 17 Ağustos depreminde görevde olan 57. Hükümetten sonra göreve gelen 9 hükümet de aynı şeyi yaparak deprem/afet gerçeğini unuttu, unutturdu. İktidarların “İmar Barışı”, “Fay Zonları, Dere Yatakları ile Heyelanlı Alanları Yapılaşmaya Açan Uygulamaları” gibi deprem/afet güvenliğini hiçe sayan uygulamaları ile afet bilincinin son kırıntıları da toplumsal bellekten silinmiş oldu.” ifadelerini kullandı.

YİNE BENZER TABLO

Marmara Depreminin 22’inci yıldönümünde yine benzer durumlarda karşılaştığını ifade eden Jeoloji Mühendisleri, “Bugün 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 22 inci yıl dönümü; Kastamonu, Sinop, Bartın başta olmak üzere tüm Batı Karadeniz’de 10-11 Ağustos tarihleri arasında etkili olan yağış sonucunda meydana gelen sel baskını ve heyelan afeti nedeniyle bugün itibariyle 77 yurttaşımızın yaşamını yitirdi. Yüzlerce vatandaşımızın yaralandığı, binlerce yurttaşımızın evini, iş yerini kaybettiği, rakamları tam olarak açıklanmasa da çok sayıda vatandaşımızın kayıp olduğunun açıklandığı ve arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği acı bir tablo ile karşı karşıya kaldığımız günlere denk geldi.” diye kaydetti.

YANLIŞ POLİTİKALAR AFETLERE KARŞI HAZIRLIKSIZ

Doğal afetlere karşı geliştirilen politikalarının yeterli olmadığı kaydedilen açıklamada, “Ülkemiz, Ocak 2020 ile 17 Ağustos 2021 tarihleri arasında geçen yaklaşık bir buçuk yıllık zaman dilimi içinde; Elazığ-Sivrice, Bingöl-Karlıova, Van Başkale, Manisa-Akhisar, İzmir-Seferihisar depremleri, Van-Bahçesaray çığ düşmesi, Adana, Antalya, İstanbul, Giresun, Van, Bursa, Rize, Artvin, Samsun, Sinop, Kastamonu, Bartın’ da meydana gelen sel baskınları, Antalya, Muğla, Burdur, Aydın, Osmaniye, Maraş gibi birçok yerleşim biriminde meydana gelen yangınlar, Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülen kuraklık, Marmara’da yaşanan müsilaj sorunu gibi çok farklı afet türleri ile karşı karşıya kalmıştır. Meydana gelen bu doğa kaynaklı afetler nedeniyle 400’den fazla yurttaşımız yaşamını yitirmiş, binlerce vatandaşımız yaralanmış, 100.000’den fazla konut, işyeri gibi bina ve bina türü yapı başta olmak üzere çok sayıda sanat yapısı, nehir tipi HES ve altyapı tesisi zarar görmüş veya yıkılmıştır. Yaşanan bu afetlerden dolayı ülkemiz son bir buçuk yıllık sürede 50 milyar liranın üzerinde ekonomik kayıpla da karşı karşıya kalmıştır. İktidarlar tarafından yıllardır ülkemizde uygulana gelen yanlış politikalar deprem, yangın, sel baskını, heyelan, çığ düşmesi, kuraklık, müsilaj gibi doğa kaynaklı afetlere karşı hazırlıksız ve savunmasız durumdadır. Bu durum ülkemizde yıllardır iktidarların beton lobisinin etkisiyle uygulaya geldiği bütünleşik afet yönetim sisteminden uzak, insanı/ekosistemi odağına almayan, arsa ve arazi rantı politikalarına bağlı olarak doğa kaynaklı afet tehlike ve riskleri açısından sorunlu dere yatakları, fay zonlarının üstü, heyelanlı alanları plansız bir şekilde imara ve talana açmasının bir sonucu olduğu görülmektedir. Ülke insanımızın hala, “risk havuzuna” dönüşmüş yaşam alanlarında yaşamak zorunda bırakıldığı, toplumda afet güvenliği farkındalığı konusunda ilerleme sağlanamadığı, kurumlar arası yetki ve sorumluluk ile eşgüdüm ve koordinasyonun bulunmadığı, hazırlanan strateji ve  planların işe yaramadığı, afetlerle mücadele etmekle görevli kurumların altyapı, yetişmiş insan gücü ve donanımdan yoksun olduğu, yöneticilerin birçoğunun afet süreçlerinin yönetiminden bihaber ve liyakatten yoksun olduğu yaşanan son yangınlar ile Karadeniz bölgesindeki sel baskını ve heyelanlar sonrası açıkça görülmektedir.” ifadelerine yer verildi.

GÜÇLENDİRİLMİŞ POLİTİKALAR PLANLAR HAYATA GEÇİRİLMELİDİR

Doğal afetlere karşı yeterli önlem alınarak hasarın en aza indirilebileceğine vurgu yapıldı. Jeoloji Mühendisleri konuyla ilgili şöyle konuştu: “Afetlere karşı savunmasız durumda olan ülkemizde TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki;

Son günlerde başta Antalya, Muğla, Aydın olmak üzere ülkenin birçok noktasında yaşanan orman yangınları, başta Karadeniz bölgemiz olmak üzere birçok kentimizde görülen sel baskını ve heyelanlar bizlere bir kez daha göstermektedir ki ülkemiz;  “depremler, sel, heyelan, çığ düşmesi, tsunami gibi jeolojik ve hidrolojik afetlerden, yeraltı ve yerüstü yangın afetine, covid-19, Marmara denizinde yaşanan müsilaj gibi biyolojik afetlerden, kuraklık, fırtına, aşırı sıcaklık gibi meteorolojik afetlere” kadar yani “Doğa Kaynaklı Afetlere” karşı savunmasız durumdadır.

Afet; olayın kendisi değil sonucudur; deprem, heyelan, çığ düşmesi, taşkın vb. tehlikeler ile içerisinde yaşadığımız ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel ilişkilerin ve kırılganlıkların bir fonksiyonudur. Bu nedenle afet etkilerine karşı kırılganlıklarımızı azaltmayı hedefleyen, sadece teknik açıdan değil siyasal, ekonomik ve sosyal boyutları güçlendirilmiş politikalar ve planlar hayata geçirilmelidir.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Muğla Haberleri