Sanal Alemde Yaşamaktansa…!

Sanal alemin muhteşem yüzü her zaman yanı başımızdadır. Çünkü sanalda her şey güllük gülistanlık bir o kadar cezbedicidir. Hayal aleminin kandıran o güzel yüzü göz boyamakla kalmayıp realiteden uzak, insanları alır da bir yerlere götürür gider. Peki, götürdüğü yerde ne vardır ? Tabi ki hayal kırıklığı…! Teşbihte hata olmaz; ayaklar yere basınca, gözler adete fal taşı gibi açılır… Ve uyku hali biter. Aslında bakarsanız konuşmalardan hal ve hareketlerimize kadar her şeyimiz sanal…! Yarası olan gocunsun, ne diyelim. Dolayısıyla bireysel düşüncelerimde sanal alemi sadece bu kıstasla değerlendiriyorum.

Yaşadığımız çevreden, oturduğumuz eve; hoş sohbet olduğumuz sosyal arkadaş ve iş çevremizden, teknolojik yaşamın pençesine girdiğimiz her olguda zaten sanallığı yaşamakla meşguluz. Galiba gerçekler çoğu kez bizi rahatsız ediyor. İyi de neden ? Akıntıya kapılmış ve suyun hızına dayanamamış bir dal parçası misali bir oraya bir buraya gidelim mi duralım mı yoksa ? Galiba birbirimize karşı olan dürüstlük payesini ve birbirimize olan özgüveni yitirmişiz. Yoksa realitimizle doğru bildiğimiz ve inandığımız bu yoldan neden sapalım ? Bilgili yerlerde olalım. Sanallık sadece bilgisayarda yaşanmıyor. Yaşamın parçası haline gelmiş bu durum üzgünüm ama bizi çepeçevre sarmış… Nüfusun alabildiğine çoğaldığı ülkemizde resmi kayıtlar yetmiş beş milyon der. Ben aynı düşüncede değilim. Nüfusun bu verdiğim rakamdan daha fazla olduğuna inanıyorum…! On kişiden sekizinin de aynı düşüncede olduğunu biliyorum.

Gazetem adına ben ne yapıyorum ? Okuyucularımızla sürekli diyalog halinde iletişim bağını kuruyor ve onlarla ilgili yazılar yazıyor onlardan bahsediyor ortak sohbetlerde buluşuyorum. Benim gazetemde realitem bu. Sanal alemde olsaydım ünlü bir futbolcu, çok tercih edilen bir müzisyen, çok okunan bir yazar belki iddialı bir otomobil yarışçısı olarak kendimi lanse edebilir abartılı ışıltılı hayallere dalar giderdim. Sanal alemde zaten herkes kendini böyle kandırmıyor mu ?

Yaşantımızı baltalayan bir de televizyon kanalları var. Reyting kaygılarından dolayı sanallığın o dipsiz kuyusunda düşmeye devam ediyorlar, edecekler de… Bir gün doğru düzgün programlar izleyip, şöyle sus pus olduğumuz ve de sessizliğe bürünüp izlediğim bir program doğrusunu isterseniz hiç hatırlamıyorum. Hem de yıllardır… Kaç yıl oldu diye sorsanız inanın bilmem. Sanal kaygılardan dolayı daima taklit edilen programlar üzüntü perdesinin arkasına sığınarak, ekrana kilitlemelerin hat safhada olduğu toplumumuzda yaşayanlarımızın bunu hak ettiklerini doğrusu düşünmüyorum. Haaa! Akla şöyle bir şeyde geliyor “Canım onlarda bu olaylara çanak tutuyorlar.” Ne zaman doğal, gerçekleri yansıtan, “İnanılmazmış” diyebileceğimiz programlar olacak… Belki! İşgüzarlık olmasın ama yine de emin değilim. Bu düşüncelerde düzgün bir kanalın oluşturabileceğini sanmıyorum. Ciddi bir o kadar da izlenebilir programlar zaten parayla alınıp satılıyor. Yani işin ucunda ticari kaygı var.

Peki radyolara ne demeli ? Yerel radyoları dinlemediğim için onlar şu anda neler yapıyorlar bilemiyorum. Emin değilim ama program akışları yoktur diye düşünüyorum. Ulusal bazda Muğla’da dinlenen Süper, Alem, Kanaltürk, Power ve Trt Fm radyolarının müzik dinletileri birkaç sanatçı/şarkıcı ile sınırlı! Ancak Power ile Trt’ye biz yine de haksızlık yapmayalım hiç olmazsa onlar bir çok sanatçıyı harmanlayabiliyorlar. Koskoca Türkiye’de şarkı söyleyen onca bay/bayan varken özellikle Süper Fm denen radyonun bulutlar üzerinde dolaşıyor gibi sabahtan akşama kadar birkaç şarkıcının etrafında dönüp dolaşıyorlar.  Temcit pilavı yedirir gibi bu şarkıcıları dinletmeleri; sanki bu radyoların dinlenme oranları çok yüksekmiş edasıyla, kaygısız programlarına devam etmeleri doğrusu beni çok rahatsız ediyor. Bunun adı resmen sanallık. Durumu fark etseler belki ceketlerini giyip gidecekler… Ama ya işlerine öyle geliyorsa… Gerçekten işlerine öyle geliyor.

Doğal müzik keyfini veren ahenkle sadece ruha hitap eden, o dinletinin inanılmaz sınırsızlığını, geçmişte gerçeği yürekten yaşatmış bir radyo programcısı olarak da gururla itiraf etmeliyim. Reyting kaygısından uzak, yalnız yaptığınız işe odaklı çalıştığınızda toplum size gerçekten dört elle sarılıyor. Gözü, kulağı, kafası, duygu ve düşünceleri kısacası her şeyi sizin oluyor. Başarmanın ve başarılı olmanın yolu gerçeklerden geçiyor. Toplum yargılarımız ve değerlerimizin yitip gitmediği sadece radyo programcılığında değil; yaşanmış her alanda hep kendisini belli eder. Sürekli etmelerini de istiyorum çünkü insanlarımız iyinin iyisine de layıklar. Birkaç şarkıcı ile akşama kadar radyoculuk yapan kişileri de tenzih ediyorum. İnşallah onlarında kulakları çınlar.

Yaşadığımız çevreden, oturduğumuz eve; hoş sohbet olduğum sosyal arkadaş ve iş çevremden ben çok memnunum. Çünkü biz sadece gerçekleri konuşuyoruz. Zaten hepimiz de birbirimizi gayet iyi biliyoruz. Doğallığı ile hepsini çok seviyorum.

Bilgisayarda Facebook/Twitter saçmalığı (bana göre), telefonda mesaj çılgınlığı derken bizi esas sanal olmaya davet eden her iki teknolojik ürünün esareti bildiğiniz gibi değil…! Kaç kişimiz mektup kelimesini yıllardır bir cümle içinde kullandık ? Yıllar öncesinden “Sana mektup yazacağım.” Sözü verdiğim bir arkadaşım vardı. Çala kalem de olsa eğrisiyle doğrusuyla ona bir mektup göndereceğim. Kim bilir belki kendi çapımda yüzyılın hareketini yaparım. Tamamen doğal, gerçekleri yansıtan bir mektupla…

Ve ilk kutlama gününde çok yakın arkadaşlarıma ve dostlarıma kart göndereceğim. En azından mesaj çekmeyeceğim için çok mutluyum. Her şeye rağmen sevdiğim herkesin telefon ederek sesini duyuyorum. Bu tavrım ben kadar; onları da çok mutlu ediyor.

Hayatın gerçekleri kimi zaman acıdır. Öyle ki insanın suratına inen tokat kadar sarsıcıdır. Hiçbir zaman gerçeklerden kaçamazsınız. Çünkü o hayatın bir parçasıdır.

Sanal alemde yaşamaktansa; gerçeklerle ölürüm daha iyi…! Hayat öyle dimdik durmuş bize hepimize bakıyor. “Ne zaman kim öle, kim kala” der gibi… Kim bilir o gün belki bugündür. Ne dersiniz ?

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.