Ülke çapında internet üzerinden örgütlenen “Pirinç Yememe Kampanyası” sansasyon yaratmasa da işin önemini kavramayan halk çaresizlik içinde boynu bükük, cerideleri de okumayan, alt beyin merkezlerinde üst kattakilerin engellemesini bekleme kolaylığına doğru gösteren çıkış yolu devre mülk gibi yukarıdakileri işaretleme, her zaman doğru olmuyor. Zira üretim yetersizliği ile gıda ürünlerindeki kifayetsizlik sonucu ithale kapıların açılma mecburiyeti, kontrol mekanizmasını çalıştırmıyor. Bu iyi düşünce tarafı. Kötü tarafı; GDO’lu ürün ithal eden firmalar kontrol mekanizmalarından adeta tecrit ederek yandaş seçiyorlar.  Bu aşamada sorun kapitalist mantalite. Hasılı GDO’lu pirinç skandalı ihbar mektupla ortaya çıkıyor. Bu ihbar Ekim ayındaki bir olay. Mersin Gümrüğünden onbinlerce ton GDO’lu pirinç sokulduğu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri bildiği ve fakat göz yumulduğu bilgisi de devrede.İhbarcı bu kez bakanlık seviyesinden iş çıkmadığı görülünce Mersin C. Savcılğına gönderdiği mektup soruşturma konusu olmuş. 23 bin ton pirince el konuluyor. GDO’lu pirinç ithal eden firmalar ABD’den aldıkları uygunluk belgesi ile savunuyorlar. İTÜ ise numuneleri iki kez yıkıyor, bulaşma olmayıp GDO’lu olduğunu rapor ediyordu.

Bu aşamada GDO’lu pirinç kriziyle ilgili bakanlıklardan ve sivil toplum kuruluşlarından çelişen ifadelerin gelmesi devam ederken bir yandan da Mersin Gümrüğü dışından da ülkeye GDO’lu pirinç girişi gerçekleşiyor. 100 bin ton pirinç getirdikleri tespit ediliyor. 300 ton Tekirdağ Gümrüğü’nden giriş yapan pirince el konuluyor.

ZMO Şube Başkanı Ahmet Atalık, GDO araştırmaları, şirketlerin kontrolünde diyerek devam ediyor; “ Olumsuz GDO araştırmaları ABD’deki üniversitelerde dağlar gibi yığıldı. Şu an açıklanan araştırmaların % 90’ı GDO’lu üretim yapan firmaların finanse ettiği araştırmalar. Bu durumun dışında devlet desteğiyle yapılmış veya ortaya çıkan sonuçları açıklayarak işinden olmuş bilim insanlarının yaptığı sınırlı sayıda araştırma mevcut.

Tarım Bakanının açıklaması: “Pirincin üzerinde bir kabuk var ki buna çeltik diyoruz. Çeltiğin kabuğunda GDO bulaşığı var. İçinde yok. Halkımız gönül rahatlığı ile tütekebilir”

İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar şöyle diyor; “ İlaç için 10-15 yıllık araştırma dönemleri istenirken gıda için 90 gün sonucunda “yedirdik ölmedi” türü bir araştırma sonucu kabul edilecek kadar işi basitleştirmiş durumdalar”

“Fransızlar Bakana Şövalye Nişanı verdiler. Neye karşılık verildi bu nişan? Bunun açıklanması gerekiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanına Fransızlar bağlılık nişanı verdiler. Bu nişan peşin verilmez. Sadakat kanıtlandıktan sonra verilir.

Bu nokta çok mühim insanımız dikkatle bu noktalara eğilsin sebep sonuç münasebeti içinde mantıki kural bir yerlere götürür onları.

Divriği Kültür Derneği GDO ile ilgili bir panel düzenledi. Panelistlerden Berrin Öztürk, GDO kullanım amacının kar elde etmek olduğunu belirterek, ilk çıkış amacının masum olduğunu dile getirdi. Pirinç üretiminin yoğun olduğu Uzakdoğu ülkelerinde pirinci A vitamini bakımından güçlendirmek idi. Şimdi ise Frankeştayn bitkiler ortaya çıktı. Mısırın anavatanı olan Meksika’da yabani mısırlara GDO bulaştı. Mısır elden gitti diyebiliriz. GDO’lu tohumlar sahipli tohumlardır. Tarlamıza bulaştı mı GDO’lu ürünleri kullanmak durumundasınız. GDO’ya karşı doğanın kendini yenileme mekanizması yok. Onun için Mansanto isimli firma sizi dava ediyor, davayı kazanıyor.

ANALİZ: Hükümetler niçin var, görevleri nedir? Can emniyeti, mal emniyeti, namus emniyeti, din emniyeti, sağlık emniyeti vs. sağlamak için var. Allah’ın yarattığı ürünün genetiğini vitamin vermek için bozarsanız Allah’ın laneti üzerinize olur. Bunu kontrol etmeyip ölen ölür kalan sağlar bizimdir inancıyla hareketin vebali çok şiddetli olur. Haberiniz ola…