Muğla, direnişin başladığı yer

Muğla’da  “ Dünya Düzeni, Böl ve Yut” adlı konferansta konuşan Gazeteci-Yazar Banu Avar, Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç ve bu sürece girmesinin sebeplerini anlatırken, sorunlara karşı toplum örgütlenmesinin...

Muğla, direnişin başladığı yer

Muğla’da  “ Dünya Düzeni, Böl ve Yut” adlı konferansta konuşan Gazeteci-Yazar Banu Avar, Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç ve bu sürece girmesinin sebeplerini anlatırken, sorunlara karşı toplum örgütlenmesinin tıpkı Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi  siyaset ve partiler üstü olmasının önemine vurgu yaptı.  Bunun en güzel örneğini Muğla ilinin verdiğini hatırlatan Avar; “ O dönemde de 30’un üzerinde parti vardı. İzmir’in işgali ve Hasan Tahsin’in şehit edildiği 15 Mayıs 1919 akşamında Muğla direnişi başlattı. Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kurularak ülkemizde direnişin başlatıldığı ilk il olmuştur”dedi.

Gümrük Birliği ve AB anlaşmalarından, Kalkınma Ajansları ve İkiz Yasalara varıncaya değin önemli ve çarpıcı açıklamalarda bulunan Banu Avar, toplumda gerçek muhalefet ve direncin Türkçüler, Milli Solcular ve dini hassasiyeti olan gerçek dindarların yapabileceğinin altını çizdi. Avar; “ Türkiye’nin başına örülen en tehlikeli çoraplar Avrupa Yerel Özerklik Anlaşması, İkiz Yasalar ve Kalkınma Ajanslarıdır. Ayrıca,  toplumumuzun direncini ve muhalefetini engellemek için de sahte Türkçüler, sahte Solcular ve sahte Dinciler oluşturuldu” diye konuştu.

Muğla HABER Gazetesi’nin düzenlediği ve Muğla Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti Derneği’nin katkı sağladığı “Dünya Düzeni, Böl ve Yut” adlı konferansta konuşan Gazeteci-Yazar Banu Avar, Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç, bu sürece nasıl gelindiği ve çözüm yolları hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Salonunda düzenlenen konferansa, Türk Ocakları Muğla Şubesi Başkanı Hüseyin Akar, Muğla Yörük Obaları Derneği Başkanı Orhan Akçan, siyasi parti, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

Bütün konferanslarında, programlarında ve yazdığı makale ve eserlerinde Türkiye’nin içinde bulunduğu bu günler ve olaylar için 10 yıl öncesinden uyarmaya başladığını hatırlatarak konuşmasına başlayan Avar; “ Türkiye içte ve dışta çok büyük bir tehlike ve kuşatma altında. Bu süreci 10 yıl öncesinden bulunduğum her ortamda uyarmaya başlamıştım. Dedem Balkan ve Kurtuluş Savaşı gazisi. Emekli bir öğretmen olan babam bana hep, ‘ Herkes gibi senin de bu millete borcun var. Bugünlere geldiysek bunu Cumhuriyeti kuranlara, şehitlerimize ve gazilerimize borçluyuz. Bu millete borçlusun ve borcunu ödemeye çalış’ derdi. Bende il il, ilçe dolaşıp milletimle buluşarak doğruları ve gerçekleri anlatıyorum. Bu milletin genetiğinde vardır. Son ana kadar, dibe kadar bir şey yapmaz. Ama o an geldiğinde en nazik ve narin bir kadınımız, kızımız bile adeta bir savaşçıya döner” dedi.

90 yıldır darbe yiyoruz

Türk insanına 90 yıldır darbe üstüne darbe yapıldığını söyleyen Avar; “ Buna rağmen bu ülke ve bu millet ayakta. Bu çok zordur. Bunu bir çok ülke ve millet yapamadı. Yugoslavya’da 40 yıllık karı-koca bile birbirine silah çekti öldürdü. İlk darbe 1947 yılında Batı ile yapılan anlaşmalarla indirildi. 1949’da yapılan Eğitim Anlaşması ile Türk Eğitimi ve nesillerimizin yetiştirilmesi ABD’ye bırakıldı.

NATO ile yapılan anlaşma ile bir başka darbe geldi. Atatürk’ün kurduğu ilk uçak fabrikamızın kapatılması ile darbe yedik. AB’ye üyelik anlaşmaları ile darbe yedik. Gümrük Birliği anlaşmaları ile darbe yedik.

“Türkiye’nin 3 büyük belası”

Hepsi bir yana başımıza örülen çoraplardan 3 tanesi çok tehlikelidir. Birincisi;  Türkiye’ye en büyük darbe 1991 yılında Özal döneminde imzalanan Avrupa Yerel Özerklik Anlaşmasının imzalanması ile indirildi. Bunan arkası federasyondur. Federasyonda da başkanlık sistemi bulunur. Bugün yapılmak istenenler ortadadır. Kukla halifelik getirilmek isteniyor. İnceleyin bütün halifeler kukladır.

İkincisi; 2003 yılında imzalanan İkiz Yasalar. Bu şu anlama gelir, birileri kalkıp Batıya ‘Ben burada zordayım, beni koruyun’ derse Batı müdahale eder.

Üçüncüsü de, Kalkınma Ajansları. Altın vuruşu Kalkınma Ajansları ile yaptılar ve bunu çok güzelmiş gibi anlattılar topluma. Bu küçük devletçikler demektir. Bunu valiliklerle, belediyelerle ve üniversitelerle yaptılar. Ajansların bir orduları kurmadıkları ve paralarını basmadıkları kaldı. “ dedi.

Bütün bu olumsuzluklara karşı toplumun ve milletin ‘yeter’ diyememesi ve muhalefet gösterememesinin gerçek direnci gösterecek kesimlere karşı sahtelerinin oluşturulması olduğunu vurgulayan Banu Avar; “ Gerçek örgütlü muhalefeti ve direnci tıpkı Kurtuluş Savaşında olduğu gibi 3 ana damar yapabilir. Türkçüler, Milli Solcular ve dini hassasiyeti olan gerçek dindarlar. Bu üç damar kalıbı olan güçlerdir. Fikirleri ve düşünceleri farklıdır ama hepsi vatanseverdir. Batı uzun süredir bu 3 damar üzerine çalıştı. Sahte Türkçüler ürettiler. Rabia Kadiroğlu. CIA destekliyor ve Türkistan’a ihanet ediyor. Ülke yangın yerine dönmüş Önce Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti ve Misak-ı Milli sınırlarına sahip çık. Sen kendi memleketine sahip çıkamıyorsun, Ankara’nın göbeğini koruyamıyorsan sonra Doğu Türkistan diyorsun. Sen kendin kanserden ölüyorsun gidip başkasına yardım etmeye çalışıyorsun. İşte emperyalizm bunu yaptırıyor.

Bir de sahte solcular türettiler. Ben Atilla İlhan’ın öğrencisiyim. Solda esas emektir, emek harcamaktır. Bol demek ABD’nin paralarını cebine indirmek, PKK’yı savunmak değildir. Son dönemlerde ekranlara çıkıp kahverengi zarf almayan, yemlenmeye gazeteci neredeyse yok. Tıpkı Kurtuluş Savaşı sırasında İngilizlerden aldıkları gibi. Bir de sahte dinciler var. İşte batı ve emperyalizm toplumun direncini kırmak için direnç damarlarının karşısına sahtelerini icat etti. Toplum muhalefeti ve direncinin önündeki engel sahte Türkçüler, Solcular ve Dincilerdir. Bunlarla toplumun kafası karıştırılıyor ve kendimizi korumamız engelleniyor.” Diye konuştu.

 “Raylar hep Washington’a çıkıyor”

Zor zamanlarda toplumun gerçek direncinin ve muhalefetinin partiler ve siyaset üstü olduğunun altını çizen Avar, bunun en güzel örneğinin Kurtuluş Savaşı yıllarında Muğla’da yaşandığını hatırlattı. Avar; “ Günümüzde tıpkı 1’inci ve 2’inci Dünya Savaşlarında olduğu gibi paylaşım savaşı başladı. Bu savaşlar önceki gibi değil yöntemleri farklı. Irak’taki eyaletlerin adı bile petrol firmalarının isimlerine göre verildi.

Bizim dedelerimiz bu paylaşım savaşlarından çıktı. O zaman dedelerimiz nasıl ve hangi yollarla çıktıysa bunu incelemeliyiz ve ona göre hareket etmeliyiz. 70 yıldır bu ülkede millet oy kullanıyor. Peki oraya gittikten sonra milleti, köylüyü, işçiyi savunuyorlar mı? Hayır. Meclise gidince değişiyorlar. Çünkü mekanizma kurulmuş. Sıra sıra vagonlar düşünün. O vagonların üzerinde gittiği raylar Washington’a çıkıyor. Bunda partilerin tabanlarının hiçbir suçu yok. Parti tavanları ile tabanlarını ayırmak lazım. A partisi B partisi fark etmiyor hepsi aynı. Emperyalizm her yere sızmış.

Vakitan’ı, CFR’yi, Washington Post’u, New-York Timas’ı okusanız bile nereye gittiğiniz anlarsınız. Mübarek, Saddam örnekleri var. ABD bunları 40 yıl kullandı işi bitince attı. Süreç içinde de yeni kuklayı yarattı. CFR nasıl oluyor da Deniz Baykal CHP’nin başından gitmeden 189 ay önce ‘Baykal gidecek yerine Kılıçdaroğlu gelecek’ diye yazabiliyor.

“Muğla Direnişin başladığı ildir”

Geçmişimizi, tarihimizi iyi bilmeliyiz. Siyaset üstü örgütlenmenin en güzel örneğini Muğla verdi. İzmir’in işgal edildiği ve Hasan Tahsin’in şehit edildiği 15 Mayıs 1919 gününün akşamında Muğla toplumsal bir deriniş başladı. İlk direniş Muğla’dan başladı. Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kuruldu ve başına Zorbazade Ragıp Bey getirildi, toplumun her kesiminde örgütlenme oldu ve Muğla Kuvayi Milliye Komitesi adını aldı.  O sırada da 30’ün üzerinde parti vardı. Halk kendi gerçek direniş ve örgütlenmesini gerçekleştirdi. Bunu ancak siyaset ve partiler üstü becerebilirsiniz tıpkı kurtuluş savaşında olduğu gibi.

Muğla, İtalyan işgalinde direniş göstermedi saçmalıklar çok yanlıştır. Ama bunu özellikle yapıyorlar. Her il için bu ve benzeri söylemler ortaya atıyorlar toplumun direnç inancını kırmak için. Milli mücadelemiz ve Kurtuluş Savaşımız bir namus hareketidir. Partiler üstü bir mücadeledir. Atatürk bunu başarmıştır.  Peki ne yapacağız? Yerel olarak birbirimizi bulmalıyız” dedi.

Bu haber toplam 128 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.