Muğla Barosu’ndan İç Güvenlik Paketi’ne tepki

Muğla Barosu adına bir açıklama yapan Baro Başkanı Cumhur Uzun, hükümet tarafından hazırlanan İç Güvenlik Paketi’ni eleştirirken, paketin kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı olduğnu söyledi.Paketin henüz tasarı halinde...

Muğla Barosu’ndan İç Güvenlik Paketi’ne tepki

Muğla Barosu adına bir açıklama yapan Baro Başkanı Cumhur Uzun, hükümet tarafından hazırlanan İç Güvenlik Paketi’ni eleştirirken, paketin kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı olduğnu söyledi.

Paketin henüz tasarı halinde komisyonda görüşüldüğü dönemde de itirazları olduğunu hatırlatan Uzun;  “Son dönemdeki yasama faaliyetlerinde,  Kamuoyuna tartışma imkânı tanımadan, doğrudan ilgili kurumların dahi görüşü alınmadan,  çoğunluğa sahip olmanın rahatlığıyla yargı erki ile sürekli oynanmaktadır. Halen mecliste bulunan ve kamuoyunda iç güvenlik paketi olarak bilinen yasa tasarısı da Baromuzca  bu kapsamda ele alınmış ve  kaygıyla karşılanmıştır.

Ülkemizde toplumsal muhalefet ne zaman yükselse, bu muhalefeti bastırmak için hemen polisin yetkilerini artıracak yasal düzenlemeleri gündeme getirildiğini görmekteyiz. Polisin yetkilerini artırmanın gerekçesi, daha doğrusu bahanesi bu kez de 6-7 Ekim Kobane Eylemleri olmuştur.

İç Güvenlik Paketi olarak bilinen düzenlemeler ile;

Polise bireysel suçlarda 24 saat, toplu suçlarda 48 saatlik gözaltı yetkisi verilmek istenmektedir. Mevcut durumda ‘’gözaltı’’ kararını savcı verir. Tasarıda ise, polise yakaladıklarını savcıya haber vermeden 24 saat (toplu suçlarda 48 saat) alıkoyabilme yetkisi verilmek istenmektedir.  Bu adım, pratikte gözaltında geçen ilk 24 saatin (toplu suçlarda 48 saatin) yargısal denetimin tamamen dışına çıkması anlamına gelecektir.

PVSK’nın 4/A maddesindeki yapılmak istenen değişiklikle, 2007 yılında polise verilen, şüpheli bulduğu kişileri ve araçları durdurma yetkisi genişletiliyor ve durdurulan kişilerin üzerlerinde ve araçlarında, hakim kararı veya savcı emri olmaksızın, kolluk amirinin sözlü emri ile arama yapılmasına izin veriliyor. Böylece, polise, dilediği kişiyi durdurma, üzerinde, eşyalarında ve aracında, hakim ve savcı kararı olmaksızın, yalnızca kolluk amirinin sözlü emri ile arama yapma yetkisi veriliyor.

Polisin olaylara müdahale ve silah kullanma yetkisinin artırılması da yapılmak istenen düzenlemeler arasında.2007 yılında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda (PVSK) yapılan değişiklikle polisin silah kullanma yetkisinin artırılması ve duraksamadan ateş etme yetkisi verilmesiyle birlikte, 2007 yılından bu yana polisin silah kullandığı olaylarda 200’e yakın kişinin hayatını kaybettiğini de düşündüğümüzde bugünkünden daha kötü bir tabloyla karşılaşacağımızı tahmin etmek zor olmasa gerek.

Toplantı ve gösterilere maskeyle veya yüzü kapatan benzeri şeylerle katılmanın cezası artırılmakta ve 2,5 yıldan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılacağı öngörülmektedir. Ülkemizde polis ve idare, yürüyüşleri engellemek için tüm bir şehrin ulaşımını durdurmakta, tamamen barışçıl dahi olsa birçok gösteriyi dağıtmakta ve bunu yaparken aşırı güç kullanmakta hiçbir beis görmemektedir

Yapılmak istenen tüm bu değişiklikler, her ne kadar ‘’özgürlük-güvenlik’’ dengesi veya uyumu gibi sözlerle sunulsa da bu değişikliklerin yasalaşması halinde temel hak ve özgürlüklerin ciddi şekilde sınırlanacağı, bireylerin hukuki güvenliğinin zedeleneceği açıktır.

Ayrıca tasarı ile;Kolluğa, adli makamların emri dışında idari makamdan da emir alma zorunluluğu getirilmektedir.  Savcı tamamen devre dışı bırakılarak, makul şüphe adı altında, emniyet müdürü/amirinin ya da vali ya da kaymakamın emri ile  polise göz altına alma yetkisi verilmektedir. Adli kolluk çift başlı idare arasında sıkıştırılmaktadır. “dedi.

Yapılan değişikliklerin kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı olduğunu vurgulayan Uzun, şunları ekledi:

Yapılmak istenen değişiklikler; kamu düzenin korunması ihtiyacının değil, toplumsal muhalefete olan tahammülsüzlüğün ürünüdür. Temel hak ve özgürlükleri zedeler niteliktedir, anti demokratiktir, Anayasaya aykırıdır. Meclisteki sayısal üstünlüğe dayanarak, Yargıya yapılan müdahaleler zincirinin yeni bir halkası, yürütmeye bağlı yargı yaratma gayretinin devamı olması nedeniyle tasarı kuvvetler ayrılığı prensibine de aykırıdır.

Bu haliyle tasarıya karşı olduğumuzu ve başta Avukatlık kanunu olmak üzere yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde, mücadele edeceğimizi  Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.”

Bu haber toplam 64 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.