Üzeyir Yıldırım

Üzeyir Yıldırım

MODERN DÜNYA - Yaşama Dair - Üzeyir YILDIRIM

Modernizm, modern deyince aklımıza batılı hayat tarzı, hayat yaşantısı geliyor, her geçen gün bir değerimizi daha elimizden alıp götürüyor. İnancımızı, kültürümüzü kutsal saydıklarımızı gün geçtikçe zayıflatıyor yok ediyor. Aile bağlarımızı, birlik beraberliğimizi, aramızdaki sevgi ve saygı ve hoş görü bağlarımızı çözüyor koparıp, parçalayıp darmadağın ediyor bu batılılaşma

Koskoca karnıyla yetmek doymak bilmez koca dev, şimdide elimizden evimizi, barkımızı, evladımızı, anne, babamızı, daha sayamadığım çoğu şeyi elimizden alıp gidiyor bir daha geri gelmemek üzere. Fikir özgürlüğü, insan hakları diye sözde savunan vahşi batı bu gün İslam’dan korktuğu için hiç durmadan saldırı içindedirler. Bu vahşi batıya karşı tutunup direnemeyenler kendilerinde kaybettiklerine karşı gözyaşı, kan, sefalet, ağlamak zorunda kalıyor bu insanlar. Örnek verecek olursak işte Suriye, işte Irak, İşte Libya daha nice Müslüman ülkeler durumları göz önümüzde ne kadar perişanlar zor durumdalar ve daha niceleri koskoca İslam âlemini darmadağın eden medeniyet diye nitelediğimiz vahşi batı.

İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde dinimizin çok önem verdiği kutsal dediğimiz aile kurumu büyük bir saldırıya maruz kalmıştır. Bu gün modernizmin en büyük hedefi aileyi yok edip bölüp parçalamayı hedef koymaktadır. İçinde yaşadığımız salgın hastalık bile bizi yalnızlaştırıp, robotlaştıracağını yeni bir yaşam düzeni geleceğini dillendirilmiyormu. Aile yok olursa toplum yok olur, aile yok olursa huzurlu yaşam yok olur. Çünkü modern olan ülkelerin çoğunda aile mefhumu ortadan kalkmış, Modernizm evsizdir, ailesizdir, bencildir. Müslümanlarında evsizleştiriyorlar, ailesizleştiriyorlar. Çünkü Müslümanın sığınak yeri ailedir. Aile giderse sığınacağı yer gider. Evsiz, ailesiz kalan insanda savunmasızdır. Her türlü saldırıya açıktır. Aile kurumu yıkılan toplumlar ve insanlar batının ve modernizmin oyuncağıdır insan.

Ailesi çökmüş, çözülmüş, yok olmuş toplumlarda insanlar kime hizmet ederler elbette tabi ki günaha. Ailesiz insanların inançları zayıflar. Çünkü modern hayat dediğimiz yaşam insanları mutsuzlaştırıp yalnızlaştıran en büyük etmendir. Modernizmin insanları mutsuz, sorumsuz, bencil, çıkarcı bir hayattır. Bundan dolayı modernizmin insanı evsizdir, ailesizdir. İşleri güçleri ailesizliğe, evsizliğe yatırım yaparlar.

Ailenin yok oluşu içinde bulunduğu toplumun yok oluşu ve aynı zamanda kokuşmuşluğun ve bayatlaşmışın göstergesinin habercisidir. Çözülmüş, bozulmuş aileden geriye kalan bozguna uğramış, yıkılmış erkekler, kolu kanadı kırılmış dul kadınlar, analı babalı yetim kalmış çocuklar kalır geriye. Eğer ki toplum bu yarayı sarmakta gecikirse sonunda yozlaşma, çözülme, inançsızlaşma, olması elbette kaçınılmazdır.

Televizyonlar, istatikler her geçen gün boşanma vakalarının arttığını bize haber vermektedir. Parçalanan, bölünen, öldürülen, şiddete maruz kalan aileler, sokağa itilen sahipsiz kalan çocuklar işte bunlar bizim memleketimizde, Müslüman bir toplumda oluyorsa artık kendimize çeki düzen vermenin zamanı gelip, geçmek üzeredir. Eskiden biz bunları batılı ülkelerde duyar görürdük öyle bilirdik. Şimdi ise bizim toplumumuzda görülüyor, duyuluyor. Dinimiz anne babaya öf bile demeyi yasaklamışken nasıl oluyor da anne babamızı bakımevlerine bırakıp ta evde rahat rahat uyuyan bir toplum olduk. Anne babanın huzursuzluğu, huzur evinde bulan, bilmediği tanımadığı insanların ziyaretiyle kendilerini teselli bulan yaşlılarımız bunu hak ettiler mi, biz onları oraya mı uygun gördük bizim yanımızda hiç mi hatır ve hatıraları yok, yaşamının son dönemlerinde orada mı can verecekler. Onlar evinin köşesinde, torunlarıyla, evlatlarıyla olması gerekirken gönlü rahat, huzur bulmuş bir yerde mi, üzerimizde olan anne baba hakalarını yerine getirdik mi diye düşündük mü acaba Yarın Allah’ın huzuruna varınca nasıl hesap vereceğiz. Hele hele bunu yapanlar Müslüman bir toplumun evlatları değil mi?

Bizler burada inandığımız, inancımızın arzu edilen hayatını değil, yaşanılan hayatı kendi ellerimizle inşa ettik. Oysa yaşadığımız hayat amacından sapmış, tahrip ve imha edilmiş bir hayattır. Allah insanı bu dünyaya niye gönderdi yıkılan kalpleri, kırılan gönülleri imar etmek için değil mi. Müslümanlar İslami hizmetler yapmak için hanlar, hamamlar, dernekler, vakıflar kurarken bize ne oluyor da annesini babasını, ailesini ve geleceğini istikbali olan evlatlarımızı vahşi batıyı taklit ederken acı ve ıstırap ile ödüyoruz.

Sonuç olarak yıkılan ailelerin, şiddet gören kadınların, sokağa itilen sahipsiz, yuvasız kalan çocukların kurtarılması ancak İslam’dadır. Bu saydıklarımızı hatta büyükanne ve büyükbabayı bir yerde derip toplayacak yine İslam’dır. Günümüzde görülen çocuk bakım evleri, yaşlı bakım evleri, asla ve kat a evin yerine evin sıcaklığını tutacak değildir. Evlerimizi sadece otel gibi yatmaya geldiğimiz yer değil akşam gelince de çocuklarla uğraşacağımız yerde birde herkes internette olursa yok oluşumuzun sonucunu görüyor gibi oluruz. İnsanlar huzuru sokaklarda değil, köprü altlarında hiç.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.