KİSEBÜKÜ, HALİKARNAS ve DEDEM 2

"Kayıkla Kisebüküne denizden

bir çok insan çıkar gelirdi...

Başı şapkalı şapkasız olurlardı bazan.

Biri vardı içlerinde.

Zayıf ince boylu gibi..

Merhaba derdi gördüğüne...

Bizde merhaba hoşgeldin derdik.

Uzun uzun sohbet ederdi insanlarla...

Ben sizi işinizden alıkoymayım der

Kisebükü hisarına doğru sırtındaki çanta ile yürür giderdi...

Adın ne desen bazen

Cevat derdi

Bazen Şakir...

Cavırlardan  eskilerden kalma yıkıklıkları çok gezer dolaşırdı...

Bazen tek başına bir taşın üzerine oturur çantasından çıkardığı deftere birşeyler yazardı...

Bu insan neyin nesi diye de merak ederdik...

Sorsak

Bazen yazarım gezerim ben

Ben denizci balıkçıyım derdi...

Bazen yanında arkadaşları olurdu...

Tuttukları balıklardan bize de verirlerdi...

Onların balıkçı olduklarına inanırdık...

Birgün bana sen hangi köydensin dedi...

Nüfusumuz Çiftlik köyü ama...

-Aması ne Halilibrahim dedi..

Bak sen dedim.

Adımı da unutmamış.

- Şu tepenin Bozdeleyin arkasında.

Kabaağaç dedim...

Bir kahkaha attı..

Aynı yerdeniz demek ki dedi...

Hayretle baktım kaldım yüzüne...

Merak etme dedi...

Atalarımız buradan İstanbula gitmiş yıllar önce...

Bende inandım akraba çıkıyoruz diye...

Geldiğimiz yerler mekanlar unutulmasın diye

Soyadı kanunu çıkınca bizde KABAAĞAÇLI soyadını aldık....

Hey koca yurt hey dedi...

Bana CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI derler...

Ben bu koca yurdu seviyorum dolaşıyorum...

Bak sende bende Kabaağaçlı imişiz dedi yanımızdan gülerek ayrıldı...

Bir zaman sonra da Bizim Kabaağaç'a çıktı geldi...

Demek o ünlü yazarmış ha Turan oğlum...

Sen demesem ben ne bilirim o insanın okumuş kültürlü insan olduğunu..."

**

Dedemin anlayışlarına bakarsan

Cevat Şakir KABAAĞAÇLI

Yani bizim ünlü

Halikarnas BALIKÇISI...

Olmalı...

Şakacı espiriliymiş...

*

Dedem bir şeye daha tanık oluyor.

Dinleyelim..

**

TİLKİNİN KURNAZLIĞI

"Halilibrahim dedem anlatmaya devam ediyor..

"-Oğlum biz köylü boylu çoban insanlarız.

Yetiremeyiz arttıramayız...

Birgün keçilerle Kisebüküne indim.

Bizim keçiler deniz suyuna yavan azmak suyuna alışkındır...

Hafta da bir denize indirirsin...

Suyunu içen erilir serilir yatar.

Çobanda bir ağacın gölgesine çekilir yemeğini yer istiharet eder...

Birgün bir baktım bir tilki sahilde ağzında birşeyle tin tin geçiverdi...

Ben onu görüyorum.

Ama o beni görmüyor.

Hiç hareket etmeden izlemeye başladım.

Tilki denize daldı girdi.

İleri doğru yüzdü.

Ağzındaki ile yüzdü yüzdü...

Yavaş yavas denize battı.

Bir burnu ve ağzındaki kaldı..

Ağzındakini bırakarak birden suya battı.. Ağzındakini bıraktı sahile çıktı.

Suyunu silkinip ormanların arasına karıştı...

Bende merak ettim tilkinin denize bıraktığı ne diye.

Vardım baktım.

Çam kabuğu üzeri kene pire dolu.

Anladım ki tilki bit pire kene parazitlerden böyle kurtuluyor...

Nasıl akıl ettin bunu...

Birşey olsa tilki gibi kurnaz derler ya.

Kurnazlığını gözlerimle gördüm.

Hayret edersin..."

Dedi sözü bitirdi dedem...

Ruhu şad olsun.

Anıları kaldı bizde...

Hepinize sevgi saygı selam ola...

Esenkalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.