ÇAĞIMIZIN SORUNU İHTİYARLARIMIZA VERİLEN DEĞER

İnsan hayatı doğumla başlayan hayat mücadelesi, çocukluk , gençlik , yetişkinlik   ve yaşlılık basamakalarından ölüme doğru uzanır. Hayatın akışı içerisinde her dönem  zamanla yerini başka bir sonraki döneme ...

ÇAĞIMIZIN SORUNU İHTİYARLARIMIZA VERİLEN DEĞER

İnsan hayatı doğumla başlayan hayat mücadelesi, çocukluk , gençlik , yetişkinlik   ve yaşlılık basamakalarından ölüme doğru uzanır. Hayatın akışı içerisinde her dönem  zamanla yerini başka bir sonraki döneme  bırakmaktadır.

Doğrusu   tarih boyunca bilim adamları ve doktorlar yaşlılığı ortadan kaldırmak  veya en azından onu  asgariye indirmek için çok uğraşmışlar fakat başaramamışlardır. Günümüzde bir takım estetik ameliyat ve tedavilerle  vücudu gençleştirmeye çalışılıyorsa  da  bedendeki çöküşün ve  ömür ağacının kurumasına engel olunamamıştır.

Yaşlılık hayatın kaçınılmaz bir gerçeği ve her canlıyı bekleyen süreçtir. Aslında evrende her canlı yaşlanmaya çare bulamamakta , bir günlük zaman diliminde  sabahın erken satiyle bir doğuş, kuşlukla bir gençlik , öğle ile bir olgunluk  ve durulma , ikindi tezgahı kapatma ,  akşamla yuvaya dönüş ve nihayet gece  ile bu sürecin kapatılması  ve yarın için istirahate çekilme vardır.

Anladığımıza göre  bu yaşlılığı durdurmak mümkün değil , öyleyse yapılması gereken  onu kabullenmek ve yaşlılık günlerine kendimizi şimdiden hazırlamaktır. Hayatın bu son yaklaşan   demlerini verimli ve sevimli hale getirmek  de bizim elimizde . Herkesin yaşlanacağına göre  insanoğlu , ihtiyarlık gelmeden önce salih  ameller yapmak suretiyle hayat sermayesini verimli şekilde kullanmayı bilmelidir.

Yaşlılık , hayatın son demleridir. Artık gençliğin debdebeli yılları geride kalmış  ölüm belki bir adım ötemizdedir. Artık bu devrede insan  ,güçlülük yerine acizlik , güzellik yerine çirkinlik , hastalık gibi kaçınılmaz hallerle başbaşa kalır.

Hayatlarının en aciz çağlarında  olan ve pek çok şeyin geçen yıllarla beraber yitirimş olan yaşlılara saygı  ve hürmet gösterilmesi gerektiğini öğütleyen peygamber efendimiz bizlere şöyle buyurmaktadır.

“ Küçüklerimize acımayan , büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”

O yaşlı beli bükülmüş ,ak sakallı yaşlı insanları ve masum çocuklarla eşdeğer görmüş    bu sebeble  yaşlıların hayır ve dularının alınması gerektiğine işaretle  onların varlığının rızkımızın genişlemesine  vesile olduğu  , bela ve musımetlere karşı birer kalkan vazifesi gördüğünü  bilmeliyiz.

Duygusallığın en yoğun olduğu bu dönemde , incelmiş ruhlarını üzecek , kalplerini kıracak tavırlardan kaçınmak gerekmektedir. Çünkü bu gün gücümüz kuvvetimiz yerinde , gençliğimize  ve güzelliğimize güveniyoruz  .Ama ömrümüz vefa ederse yarın bizlerde  yaşlanacağız. Eğer yaşlılık  çağında ilgi ve hizmet bekliyorsak yaptığımıza bakacağız , yaşlılılara hürmeti bir yük olarak görmemeliyiz.

Yaşlılar bir yerde geçmişle beraber yaşarlar . Her yaşadıkları olayları geçmişle mukayese ederler . Sürekli anılarını yad eder geçmişe özlem duyarlar .Bu durum genç nesillerle arasındaki mesafenin gitgide açılmasına  ve onları anlamada  ve iletişim kurmada zorluklar yaşamalarına sebep  olur . Ne tam geçmişten kopabilmişler nede günümüze ayak uydurabilmişlerdir.

Ömürlerini güzelliklerle dolduranlar ve geri dönüp baktıklarında hayırla yad edilecek bir ömür bırakalar kendilerini bekleyen yaşlılık yıllarını kalp huzuru  ve sükunat içerisinde  geçirirler. “ Nasıl yaşarsanız  öyle yaşlanırsınız “ sözü tatminkar bir hayat süren ardından hayırlı eserler  ve hizmetler bırakan kişilerin yaşlılık dönemlerini  daha rahat olacağını inanırız.

Yaşlılar aslında bizden çok şeyler istemiyorlar . Onların ihtiyacı biraz ilgi , biraz sevgi , kendilerini rahat hissedecekleri sıcak bir aile ortamı. Sevecen bir bakış , içten bir tebessüm  ve Güleryüz.   .Bu yaştan sonra onlar çok yemeyi ve çok güzel giyinmeyi değil çocuklarıyla , torunlarıyla sıcak bir yaşam istedikleridir . Aslında onlar huzursuz oldukları  anlaşılmaktadır.

Yaşlılar için en büyük korku yalnız kalmalarıdır. İyice güçten düşen bedenleri  ve artan duygusallıkları yalnızlığın  yükünü çekmekte zorlanırlar.

İnsanlar anne babalarını  huzurevlerine  göndermeye karşıdırlar. Ama evindeki  yaşlılarınıda   odalarında yalnızlığa  ve ilgisizliğe  terkederler.  Aslında onların bizden istedikleri fazla bir şey değil hatırlarını soracak bir ses , kendilerine uzanacak  bir şefkat eli  sevgi dolu bir çift sözdür.

Bu itibarla hayatlarını evlatlarını adayarak yaşlanmış insanların yeri huzurevleri değil  , onları baş tacı edecek evlatlarının torunlarının sıcak kucakları olmalıdır.Bununla birlikte bazı şartlardan dolayı kalanlarada hiçbir sözümüz olamaz . Ancak aslolan yaşlıların ömürlerinin bu zorlu dönemlerinde kendi evlerinde , ailelerinin içinde yaşamalarıdır. Çünkü yaşlılar çoğunlukla yaşadıkları  çevrede , hatıraları ,akraba ve yakınlarıyla  yaşamayı tercih ederler.

Sevgili peygamberimiz anneye ve babaya özel önem vermiştir ve cenneti anaların ayakları altına sermiş  bir insana bundan daha fazla değer verilebilir ki  Yaşlı insanları saygıyı emreden peygamberimizin tavsiyesi kulak ardı edilmemelidir. Çünkü çocuklarımızı gösterdiğimizi  sevgi  ve şefkati yaşlılardan esirgemek  ve onları huzurevlerinde yalnızlığa terketmek , hayatın bütünlüğünün bozulmasına merhametin yeryüzünden silinmesi  anlamına gelecektir.  Şunuda unutmayalım ki o merhamet bir gün bize daha fazlasıyla lazım olacaktır.

Bu haber toplam 124 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.