BODRUM İÇİN KOALİSYON/ CAN PULAK

Hatalardan ve yanlışlardan ders almasını bilmeyen bir toplumuz. Ders almak bir yana, hata ve yanlışları sürdürmekten de zevk alıyoruz galiba.

Türk turizminin gözbebeği, çok değerli bir coğrafya ile doğal güzelliklere ve tarihi değerlere sahip Bodrum, İstanbul gibi dünyanın en güzel kentleri arasında gösterilen bir şehrin yaptığı ve yapmakta olduğu tüm yanlışların aynısını yapıyor. Göç nasıl İstanbul’u tepetaklak ettiyse, nasıl tüm değerlerini mahvettiyse, o güzelim şehri nasıl yaşanmaz bir hale getirdiyse, şimdi de Bodrum aynı karanlığa doğru önlenemez adımlarla gidiyor, hatta koşuyor bile diyebiliriz.

Bodrum’un doğru dürüst altyapısı yok. Suyu yetersiz, borular devamlı patlıyor, bazı yerlerde arıtma mevcut değil, olanlarda ise sağlıksız çalışıyor. Kentin genelinde kanalizasyon sorunu var. Yollar tam manasıyla felaket. Trafiği İstanbul’dan beter hale geldi. Gel gör ki, göç tüm hızıyla sürüyor hala. Korona salgınıyla şehrin nüfusu en az üç kat arttı. Bodrum’da yazlık evi olanların çoğu dönmedi, kışı Bodrum’da geçiriyor ve hepsi de hayatlarından çok memnunlar. Hatta bir daha geldikleri yerlere dönmemekte kararlı olanlar çoğunlukta.

Hal böyleyken, eskiden (İstanbul’un taşı toprağı altın)diyenler, şimdi de (Bodrum’un taşı toprağı altın) diyerek, Halikarnas yarımadasına doğru hücuma geçtiler. Günümüzde öylesine bir hücum yaşanıyor ki, arsa ve tarla fiyatlarıyla, ev fiyatları ve kiralar tavan yaptı. Düne kadar bire ikiye alacağınız yerler, üçe beşe katlandı. Öyle olunca inşaat sektörü yine coştu, dağa taşa aldırmadan her yere bina dikiliyor artık. Hani dikkat edilecekti, hani kaçak binalar yıkılacaktı, yenilerine altyapılar tamamlanana kadar izin verilmeyecekti filan, korkunç rantın karşısında hepsi hikaye oldu bunların. Durmak, durdurmak, dayanmak kolay değil artık. İmar planında yer alanların hepsi, bir daha böyle bir fırsat ele geçmez diye, kazmaya küreğe sarılıp evlerini yapmaya başladılar. Hani kendileri otursa mesele yok ama hepsini de astronomik ücretlere satıyorlar. İmar planında yer almayan arsa ve arazilerin iznini de Ankara’dan çıkaranlar, Bodrum’un üzerinden zengin olmaya devam ediyorlar.

Altyapısı yokmuş, su kaynaklarındaki yetersizlik alarm veriyormuş, enerjide bile sorunlar artmış ve elektrikler sık kesilmeye başlamış, trafik tam bir facia halini almış ama, kimsenin umurunda değil bunlar. Gözümüzün önünde Bodrum eriyor ve bitiyor, lakin elimiz böğrümüzde çaresiz seyrediyoruz hepimiz. Kentin yönetiminden sorumlu olanların yapacağı pek bir şey yok. Ankara’nın bir çare bulması gerekiyor. Yani devlet (durun)diyecek ama, bırakın evet demeyi, devletimiz de katılıyor yapı furyasına. Tarım arazisine Türkiye’nin en büyük hapishanesini yapmakla övünüyor. Şehrin içine, tüm itirazlara rağmen İslam külliyesi inşa ediyor. Bodrum’un Çamköy gibi çok değerli ve su bölgelerine telafisi imkansız büyük zararlar verecek olan Karacahisar Termik Santralinde diretiyor. 3 bacaya sahip böyle bir santral yapılırsa, tek bacadan 2 milyon motorlu taşıtın çıkardığı miktarda zehirli egzoz gazı havaya salınacak.

Bodrum merkezden bahsettiğimiz kadar, güzelim köylerinden de bahsetmeliyiz. Tüm köylerde bırakın siteleri, üç-dört katlı apartmanlar dikilmeye başlandı. Aslında bu sorun tüm Türkiye’nin sorunu haline geldi. Yine yanlış bir kararla köyleri mahalle haline getirince, o bildiğimiz köylerimiz de değişti hemen. . Şimdi köy evlerinin hemen yanında apartmanlar ve siteler yükseliyor ve şehirlere hakim olamayan belediyeler ve idareciler, köylerde olup bitenlere dönüp bakamıyorlar bile. Bunun çarpıcı örneklerine Bodrum ve Milas tepelerinde çokça rastlayabilirsiniz. Ayrıca Mumcular mahallesinin pek çok köyünde görebilirsiniz.

Durup seyretmek, olanlara kahrolmak yerine bir şeyler yapmak lazım. Sivil toplum kuruluşları elele vermeli, geleceğin Bodrum ve köylerinin imar ve yerleşim planlarını hazırlatmalı, tehlikeli ve bölgeye zararlı projelerin iptalini hukuki yoldan sağlamalıdır. Aslında bu görevi sessiz sedasız yapan derneklerimiz var. Örneğin Bodrum Denizciler Derneği, Turizm Bakanının Bodrum Kisebükü’ndeki projesini mahkeme kararıyla durdurdu. Bu alkışlanacak başarıya, diğer dernek ve sivil toplum kuruluşlarımız da benzer katkılarda bulunabilirler. Mesela köy ve şehir proje taslaklarını mimar ve mühendis odalarımız çizebilirler. Ankara’dan masa başında çizilen projeler yerine, bölgedeki uzmanların elinden çıkacak yerel projeler çok daha gerçekçi olur. Bunu devlet kuruluşlarına destek olarak da düşünebiliriz. Bodrum’da yaşayan dünya çapında başarılı ve ünlü mimarlarımız var. Bunlardan mutlaka yararlanmalıyız.

En önemli husus, kentin ihtiyaç ve taleplerini Ankara’ya sürekli iletmek, gerekli lobiyi harekete geçirmek ve taleplerde ısrarlı takibi sürdürmektir. Bir konunun hedefine götürülebilmesi için, o konunun kamuoyunda devamlı sıcak tutulması lazım. Muğla Milletvekillerinin pek Bodrum’la ilgilendikleri yok. Eski bürokrat Yavuz Demir’in sıkı takip ve ısrarı olmasaydı, Bodrum Devlet hastanesinin yılan hikayesine dönen inşaatı da başlamazdı. Tüm Muğla milletvekillerini Bodrum’un sorunlarına çekmek, o sorunlarla yakından ilgilenmelerini sağlamak gerek. Hatta kentsel bir koalisyonla, yani tüm partilerin Muğla Milletvekilleri bir araya gelerek, hem Bodrum’un sorunlarına sahip çıkmaları ve hem de Türkiye’ye kalıcı ve alkışlanacak bir sorumluluk örneği kazandırmaları mümkün olabilir.

Biz çare ve çözüm üretmekten çok, devamlı eleştiri yapmaya meraklı bir milletiz. Sadece eleştirmek, işin kolayına kaçmaktır. Öyle yapmak yerine, taşın altına hepimiz elimizi sokmalıyız. Şu Bodrum’un sorunlarına parti pencerelerinden bakmak yerine, Bodrum’un genel menfaatleri penceresinden bakmak, daha yararlı bir iş olmaz mı? Öyleyse ne duruyoruz, Bodrum’un iyiliğini ve geleceğini kurtarmak istiyorsak, hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım, işbirliği ve gönül birliği yapmalıyız. Böyle bir birlikteliğin yapacağı ilk iş, kente göçün önlenmesi, ciddi imar planlarının biran önce yapılması, altyapı sorunlarının süratle çözülmesi, dağı taşı betonlamanın durdurulması olmalıdır.

İstanbul’a benzemek yerine, İstanbullulaşmak yerine Bodrum’a sahip çıkmalı, kentin kimliğini ve ruhunu korumalı, hata ve yanlışlarda ısrar ve inat etmemeliyiz.

CAN PULAK

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.