ARKEOLOJİ / AHMET MEKE

Bu haftaki yazımda genel anlamda toplumun dar bir pencereden baktığı, işleyiş ve tam manasıyla neye cevap verdiğini bilmediği Arkeoloji bilimine değineceğim.

Arkeoloji bilimi ve bu bilimi icra eden arkeolog kavramları toplumumuzda maalesef antikacı, mezarcı gibi terimler ve bu terimlere karşılık gelen işleri yapıyor olarak algılanmakta ve bu algı geçmiş ile insanlık tarihine kaynak sağlayan arkeoloji bilimini olumsuz olarak etkilemektedir. Arkeolojiyi özetle tanımlamak gerekirse; geçmişte yaşamış veya kökleri geçmişten günümüze uzanmış canlılar, kültürler ve uygarlıklara ait her türlü fosil, alet, malzeme, yapı, yazı ve kurgusal maddi kalıntılar ile sosyal norm ve manevi kültür varlıklarını inceleyen bilimdir diyebiliriz. Kelime olarak inceleyecek olursak Hellence(Eski Yunanca)’de  “Archaios = Eski” ve “Logos = Bilim” kelimelerinden türetilmiş bir kelimedir.

Arkeoloji bilimi, eski çağlarda yaşamış insanların nerede ve nasıl yaşadıkları, ne yedikleri, ne giydikleri, neye inandıkları gibi sorulara cevap aradığı kadar artık onların günümüz yaşantısındaki varlıklarını ve etkilerini araştırmakta, sorgulamaktadır.

Kazı Bilim tanımıyla bakıldığında arkeoloji; çoğu insanın algısında tarih ve sanat ile sınırlı kalmaktadır. Oysa modern arkeoloji; biyolojiden genetiğe, fizikten kimyaya, hukuktan sosyolojiye, antropolojiden uzay bilimlerine hatta okültizmden(din ve bilim dışındaki doğa üstü inançlar bütünü) parapsikolojiye(insanın sıra dışı yeteneklerini ve ruhsal açıdan özelliklerini araştıran alan) uzanan geniş kapsama sahiptir. Günümüzde nerdeyse tüm bilimler için arkeoloji temel alt birim teşkil etmektedir.

Arkeolojiye şu şekilde bir açıklık da getirmek gerekirse, arkeolojinin değerlendirdiği nesneler, genellikle doğrudan bir bilgi sunmazlar. Dolayısıyla arkeolog, bulduğu nesneyi inceler, ona bir takım sorular sorar, benzerlerini araştırır, açıklama önerir ve yargıya varır. Bir buluntunun, içinde bulunduğu ortam ile oluşan bağını saptamak, ele geçtiği ortamdaki insanlar için önemini/işlevini anlamak gereklidir. Dolayısıyla arkeolog bilgi toplar, deneyler yürütür, bir varsayım ortaya koyar, varsayımını daha fazla veri ile test eder ve daha sonra elde ettiği sonucu bir model olarak sunar. Sonuç olarak arkeoloji, hem arazi, hem de kütüphane çalışmalarına dayanan bir bilim dalıdır.

Konusu geçmişte yaşamış insana dair olan her şey olduğu için, arkeolojinin birden çok alt grubu/tanımı vardır. En temel ayrım, kronolojik sıralamayı içerir; arkeoloji biliminin tarihinde, insanlık tarihindeki bazı gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda bir bilim dalı olarak değil, ama bir kavram olarak arkeolojinin Rönesans döneminde yerleşmeye başladığı söylenebilir. Rönesans ile birlikte, o dönemde yaşayan insanların kendilerinden önceki bazı eski kültürleri ve özellikle Hellen-Roma kültürlerini sorgulamaları, arkeoloji kavramının doğmasında itici faktör olmuştur. Zengin ve gösterişli eserlerin bulunması, bunlara sahip olarak bir tür statü atlama, aslında temelde kimlik arayışının bir etkisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde özellikle eski Yunan ve Roma eserlerine duyulan hayranlık, zengin ve aristokrat ailelerin evlerini süsleme koleksiyonerlik ve antika merakı olasılıkla bu kavramın doğmasında önemli bir faktör olmuştur.

Bilim dışındaki insanlara Arkeoloji Biliminin tanıtılmasıyla günümüzde sadece altın veya değerli eşya bulmak amacıyla yapıldığı düşünülen kazı çalışmalarının önemi, insan yaşamına dair her buluntunun tarihsel süreçte önemli olduğu, kaçak kazıların bu yaşam verilerine ne denli zarar verdiği aktarılmaya başlanmıştır. Örnek verilecek olursa; insanoğlunun şekillendirip pişirdiği ve her kazı alanında sıkça ele geçen seramik buluntular, o seramiğin yapımında kullanılan kili temin eden kişiden, onu şekillendirip, süsleyen ustaya; o seramiği kullanan tüketiciden, başka yerleşimlere ulaştıran tüccara; tipolojik ve analojik çalışmalardan sonra ulaşılan üretim, ticaret, ekonomik ve teknolojik düzeye kadar pek çok konuda bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır.

Tarih ve onun başlıca veri alanını oluşturan arkeolojik eserler tüm insanlığın ortak mirasıdır. Tarihsel-kültürel mirasa sahip çıkılması ve korunması başlı başına bir hedef olmalıdır. Hedefe doğru atılacak önemli bir adım ise toplumun bu konuda aydınlatılmasıdır.

Ahmet MEKE

CBS Uzmanı/Arkeolog

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.