ARKAİK DÖNEM / AHMET MEKE

Bu haftaki yazımda sürekli olarak antik kentlerde, müzelerde ve daha birçok tarihsel mekanda illaki karşımıza çıkan arkaik dönemi kabaca anlatacağım.

Kelime olarak inceleyecek olursak, “Arkaik” kelimesi bir uygarlığın gelişmesindeki “erken dönem” ya da “eski” olarak tanımlanabilir. Arkaik kavramı genel olarak Yunanistan, Ege Adaları ve Batı Anadolu kıyısında kurulmuş kültürler için kullanılmaktadır. Bu terim, daha çok Yunanistan'da MÖ 650'den başlayarak Atina'nın Persler tarafından yağmalandığı MÖ 480'e değin süren sanatsal gelişme dönemini anlatmak için kullanılır. Antik Yunan dünyasında mimari ve heykelin ön plana çıktığı dönemdir diyerek de kısa bir tanımlama yapabiliriz.

Arkaik Dönemde Yunan sanatı, daha doğala yakın bir görünüme ve daha az stilize bir yapıya büründü. Dönemin vazo resimleri, geometrik desenlerden çoğu zaman destanları betimleyen insan figürlerine doğru bir değişim gösterdi. Vazolar üzerindeki sahneler Geometrik dönemin Oryantalist çağında olduğu gibi şeritlerle ayrılır. Vazo üzerine işlenen sahneleri; kahramanlık, Atina’yı kurtaran kral ve kraterler üzerindeki ölü kültü sahneleri oluşturur. Bu dönemdeki heykel yüzleri ise döneme özgü bir arkaik gülümsemeyle canlandırılmış ve vücutlarının da giderek insan ölçülerine ve anatomisine daha uygun oranlarda gösterilmesine dikkat edilmiştir. Dönemin mimarisine de bakacak olursak Dor ve İon üsluplarının gelişmesi de mimari oranlardaki uyum arayışını belgeler. (Dor ve İon gibi terimleri ve daha birçok karşımıza çıkan mimari terimi önümüzdeki haftalarda özel olarak mimarı yapıları konu aldığımda açıklayacağım.)

Arkaik gülümseme, Yunan sanatının Arkaik döneminde yapılmış heykellerin (özellikle de MÖ 6. yüzyılın ikinci çeyreğinde yapılmış olanların) yüzünde görülen karakteristik bir gülümsemedir. Bu gülümseyişin ne anlama geldiği net olarak bilinmemekte ama bu tür bir gülümsemenin Yunanlarda genellikle ideal sağlığı ve mutluluğu yansıttığı düşünülmektedir. Başka bir yorumlamaya göre ise arkaik gülümseme, tipik Arkaik Dönem heykelinin blok halindeki kafasına, ağzın kıvrımlı biçiminin oturtulmasında ortaya çıkan teknik güçlükten kaynaklı olduğudur.

Arkaik dönem tapınak mimarisine de öncülük etmektedir diyebiliriz. Özellikle Hera tapınağı, altıncı yüzyıl da harç ve ahşap malzeme kullanımından mermer ağırlıklı malzemeye geçişe önemli bir örnektir. Bu dönem itibariyle tapınaklar artık Karanlık çağ (Milattan önce 1100-800) da olduğu gibi sürekli yıkılıp yeniden yapılmayacak şekilde sağlam ve anıtsal biçimde dikilmiştir. Özellikle Dorlar’ın Atina akropolünde yaptıkları Parthenon, Sicilya’daki Konkordiya ve Behramkale’deki Assos ile ilk özgün periptal örnekler sağlam bir tapınak mimarisine temel oluşturur. Sonraki dönemlerde Batı Anadolu’da İon tarzında yapılan Efes, Artemis ve Apollon tapınakları; Korinth tipinde inşa edilen Mersin Silifke’de ve Atina’da bulunan Zeus tapınakları bu dönemin mimari gelişimini gösterir. Artemis tapınağının Triglif’lerle sarılı metop süslemelerinde yer alan Gorgonlu Medusa heykeli dönemin tapınak mimarisindeki süsleme serüveninin başladığı nokta olarak kabul edilir.

Ahmet MEKE

CBS Uzmanı / Arkeolog

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.