“Afet kader değildir”

17 Ağustos depreminin 18. Yıl dönümünde bir açıklama yapan Türkiye mimarlar Mühendisler Odaları Birliği (TKKOB) İnşaat Mühendisleri Muğla Şubesi Başkanı Alifer Atasever, “ Deprem bir doğa olayıdır. Afeti ise çoğu zaman...

“Afet kader değildir”

17 Ağustos depreminin 18. Yıl dönümünde bir açıklama yapan Türkiye mimarlar Mühendisler Odaları Birliği (TKKOB) İnşaat Mühendisleri Muğla Şubesi Başkanı Alifer Atasever, “ Deprem bir doğa olayıdır. Afeti ise çoğu zaman insanlar yaratır. Bu nedenle afet kader değildir.” Dedi.

17 Ağustos Marmara depreminde binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, binlercesinin yaralandığını ve psikolojik sıkıntılar yaşadığını ve milyarlarca liralık ekonomik kaybın da meydana geldiğini hatırlatan Atasever; “Bu yıl da,17 Ağustos Depremi’nin yıldönümü nedeniyle bir kez daha depremi hatırlayacağız. Topraklarımızın büyük bir kısmının deprem tehlikesi altında bulunduğunu kısa bir süre sonra unutacağız. Oysa uzunca bir süredir Çanakkale, Manisa, Adıyaman ve İzmir ilimiz, son olarak da Muğla ilimiz ve ilçeleri depremden nasibini aldı.6.6 büyüklüğünde olan deprem aynı zamanda bir tsunamiye neden oldu. Bodrum ve Datça’da yapılar hasar gördü. Deniz kıyısında bulunan tekne ve otomobiller üst üste yığılarak çalışamaz hale geldi. Can kaybı olmasa da panik ve korku ile koşuşan ve pencerelerden atlayarak yaralanan insanlar oldu.

Yine 2017 yılında yaşamış olduğumuz Çanakkale, Manisa, Adıyaman, İzmir ve Bodrum yakınlarında ortaya çıkan deprem, ülke topraklarımızın sürekli olarak deprem tehlikesi altında bulunduğunu ortaya koyuyor.

Açıkçası ülke topraklarımızın yüzde 92 deprem tehlikesi altında; yüzde 66’sı isebirinci ve ikinci derecede tehlikeli deprem bölgesinde yer almaktadır. Nüfusu bir milyonun üzerinde bulunan 11 büyük kent ve ülke nüfusumuzun yüzde 70’i, deprem tehlikesi altında bulunuyor. Yine,büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i de deprem tehlikesi altındadır. Üstelik bu tesisler Doğu Marmara’da toplanmıştır.” Dedi.

“Kadere bağlamak sorumluluktan kaçmaktır”

Depremin bir doğa olayı olduğunu ve toplum olarak bunu kadere bağlamanın kolaycılık ve sorumluluktan kaçma olduğunu ifade eden Atasever; “Deprem bir doğa olayıdır.Bu gerçek kabul edilmeli fakat bilimin ve mühendisliğin gerekleri de yapılmalıdır. Depremle birlikte ortaya çıkan can ve mal kayıplarını “kadere” bağlayarak sorumluluktan kaçıp kurtulma anlayışı doğru değildir. Her afetten sonra sık sık yapılan "yara sarma" anlayışının dışında bilimin, tekniğin,mühendisliğin ve aklın gerektirdiği işlerin yapılması öncelikler arasında yer almalıydı.Yapılarımızın deprem riski taşıması değil deprem güvenliği olacak şekilde üretilmesi gerekirdi. Bu anlayış doğrultusunda alınacak önlemlerle deprem zararlarını kabul edilebilir sınırlara indirmek mümkün olabilirdi.” Diye konuştu.

“Depreme hazırlanmanın 3 temel yolu var”

Ülkemizin, kentlerin ve yapıların depreme karşı hazırlamanın üç temel yolu bulunduğuna dikkat çeken Atasever şunları söyledi: “ İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesidir. İkincisi yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktır. Bu nedenle proje üretim sürecinden başlayarak yapı üretim sürecinin tüm evreleri sertifikalı mühendisler tarafından denetlenmelidir. Ayrıca ortaya çıkabilecek riski azaltmak için yapıların sigorta kapsamına alınması da deprem zararlarını azaltmanın bir yolu olarak söylenebilir.

Sonuç Olarak; Ülkemiz toprakları büyük ölçüde deprem tehlikesi altında bulunuyor. Nerede ise her gün ülkemizin bir yerinde bir deprem yaşıyoruz.Yapılarımızın önemli bir kısmı kaçak ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiştir. Her yıl çok sayıda mühendislik diploması verilmesine rağmen kaliteli bir eğitim yapılmıyor. Oldukça fazla yüksek yapı yapılmasına rağmen bu yapılarla ilgili bir yönetmeliğimiz bile yok. Profesyonel mühendislik yaşamının düzenleyicisi olması gereken meslek Odalarının yetkileri giderek budanıyor. Ticari kaygı teknik kaygının önüne geçiyor. Bilgi ve beceriye dayalı yöneticilerin yerini şirket ve cemaat ilişkileri alıyor, liyakat yok sayılıyor. Üniversite, meslek odası ve endüstri arasında olması gereken işbirlikleri önemsenmiyor.

Afet, bir doğa olayının kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır.Doğanın kendi kuralları her zaman işleyecektir. Önemli olan yaşanacak olayları afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve sağlıklı bir çevrenin yaratılmasıdır.

Biz inşaat mühendisleri Odasının ve Odaya bağlı şubelerin yöneticileri olarak geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyor ve bu isteğimizin her zaman arkasında olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Çünkü toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel ve mesleki gerçeklikler bunu gerektiriyor. Bunlar yapılmadığı takdirde sürekli olarak acı çekmeye devam edeceğiz.”

Bu haber toplam 57 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.