Türk Ordusu yıpratılmamalı

DÜNDEN DEVAMTürk devletinin yapısında ordu, siyaset ilişkileri tarihten bu yana bir gerçek olarak önümüze geldi. Günümüzdeki ordu siyaset ilişkisiyle,  Osmanlıdaki ordu siyaset ilişkisini kıyaslar mısınız?İktidarın...

Türk Ordusu yıpratılmamalı

DÜNDEN DEVAM

Türk devletinin yapısında ordu, siyaset ilişkileri tarihten bu yana bir gerçek olarak önümüze geldi. Günümüzdeki ordu siyaset ilişkisiyle,  Osmanlıdaki ordu siyaset ilişkisini kıyaslar mısınız?

İktidarın Türk siyasi hayatına olumlu- olumsuz katkılarını özellikle son 12 yıllık dönemi ana başlıklar halinde özetler misiniz?

Ordunun siyasetin içine vıcık vıcık bulaşması iyi değildir. Ama bizim tarihimizde ordu hiçbir zaman siyasetin dışında da değildir. Mesela Yeniçeri ordusu diye bir ordu var Osmanlı döneminde. Şimdi Yeniçeri ordusunun hareketleri, tavırları , hangi olay karşısında ne tür tavır alacağı her zaman için devlet tarafından merak edilen ve önemsenen bir yapısı var. Dolayısıyla bir şekilde siyaseti etkiler. Ama çok böyle içine girmeside tasvip edilmez.

Genel devlet politikası açısından bakacak olursak Türk devletindeki şey budur. Tabi ki birazda modern dönem için söylüyorum. Modern dönemlerde evet potansiyel bir güçtür. İktidarlara ciddi bir destektir ama siyasetin içinde de çok fazla olmamalıdır. Bunun olumlu olumsuz yerlerini görüyoruz.

Ordu siyasete biraz fazla karıştığı zaman mesela darbe yapıyor. Kavakçı Mustafa isyanı dediğimiz olay.  Devlet bir politika üretmeye başlamış. Demiş ki mevcut müesseselerimiz tıkandı, yeni yapılanmaya gireceğiz. Ama bu yeni yapılanma ordunun işine gelmeyince doğrudan darbe yaptı ve iktidarı götürdü. Böyle bir potansiyel her zaman var. Buradaki iktidarın başarısı da orduyu hemgüç olarak yanında tutmak ama çok fazlada bu tarz şeyleri karıştırmamaklada geçiyor. Bunu kim başarıyordu. Yine II. Abdülhamit başarıyordu. Başarılı olması bu tarz politikaların her alanda uygulanabilmesinden kaynaklanıyor.

Serasker Rıza Paşa var. Neredeyse 20 seneden fazla Serasker yani Genelkurmay Başkanı adam 20 sene orada duruyor. II. Abdülhamitin kontrolünde ordu orda mevcut savaş durumunda moder bir ordu olarak görevini de yapacak durumda. Nitekim Osmanlı-Yunan savaşı çıktığı zaman Yunanistan’ı perişan ettiler. Çokta güveniyordu Yunanlılar kendine ve bütün Osmalı ordusu değil, Rumeli ordusu bu sonucu aldı. Devlet başkanı başarılıysa bunu sağlayabiliyor.

Aynı şeyi Atatürk’te de görüyoruz. Atatürk, 1909 İttihat Terakki kongresinde kongre delegelerinden biri ama İttihat ve Terakkinin ön plandaki kadrolar arasında yer almıyor. Birazda şöyle bakıyorlar, çekirdek kadro dışında biraz bunu dışarda tutalım, ihtiraslı bir kişi bu ve meşrutiyeti ilan ettiren babalar var. Enver Paşa, Niyazi Bey, Talay Bey, Fethi Bey, Rahmi Bey bunlar ön planda olan insanlar. Mustafa Kemal Bey ise, biraz geri planda sonrada katılmış. Çünkü o Şam’daydı, bilahare Selanik’e geldi. Ama adam iddialı olunca Traplusgarb delegesi olarak kongreden çıkıyor söz alıyor. Biraz da münasebetsizlik olarak bakıyorlar. “Biz varken çıktı söz aldı. Birde  akıl veriyor şimdi. Orduyu siyasetten ayrı tutun” diyor.

İttihat Terakki bunun tam tersini düşünüyor o dönem itibariyle bunu ordunun siyasetle beraber olmasının gerektiğini düşünüyor. Mektebi Harbiye öğrencilerini zorla  İttihat Terakki’ye üye kaydediyorlar. İşte Mustafa Kemal Paşa buna inanan bir insan. O zamanki görüşüde çok doğruydu. Çünkü eğer o başarılabilseydi Balkan Savaşı feci bir sonuçla bitmeyecekti. Kendi devlet başkanı olduğu zaman ne yaptı. Türk Ordusu her zaman olacak. Fevzi Paşa onun başında, kontrolünde evet siyasetin bir unsuru olabilir ama gerektiği zaman ondan destek almak kaydıyla ama kendi kontrolünde. Ordunun fonksiyonu budur.

“İktidar orduyu yıpratarak kendine hareket alanı açtı”

Günümüzde iktidar orduyu yıpratmak suretiyle kendine hareket alanı açmaya çalıştı. Dolayısıyla bunu yaparken orduyu mevcut konumundan bir zaafiyet konumuna itmiş oldu. Ordu evet tam siyasetin içinde olmamalı, Türkiye’nin bir gücü olarak bulunduğu yerde mevkiini muhafaza etmeli ve gerektiği zaman görüşünede başvurulmalı. Diğer dünya ülkelerinde de böyle. Amerika’da sivil siyaset dersiniz ama her zaman için Pentagon’nun ağırlığı vardır. Masaya otururlar ve görüşlerini söylerler. Kabul ettirir.   Neticede aslında bizdede böyle çok elit bir kesim Mektebi Harbiyede veya Osmanlı döneminde Harp okulunda, Kurmay Mektebinde okuyorlar ve iyi eğitim alıyorlar. Faydalanmak lazım ve görüşlerinide almak lazım. Ama iktidarınızı sağlamlaştırmaya yönelik olarak orduyu yıpratırsanız o zamanda bir otorite boşluğu meydana gelir ve günümüzde yaşanan şeyler burdan kaynaklanıyor.  Mevcut iktidar, şunu yaptı. Bir tasviye yani ülkeyi bizden olanlar olmayanlar şeklinde bir tasviye hareketinde bulunursanız ki yapılıyor, bizden olanlar makamlara, mevkilere gelsin bunu yaptığınız zaman ozaman bunun sonucu bir takım sıkıntıların yaşanmasıdır. Çünkü bir mevkiye getirdiğin insan layık mı değil mi buna bakmıyorsunuz. Sadece bizdendir diye getiriyorsunuz. Bunlar Türkiye tarihinde rastlanmayan şeyler değil. Her dönemde olabiliyor. Ama son zamanlarda çok fazlaca olmuştur ve bunun getirdiği sıkıntılar yaşanmıştır. Orduyada böyle bakıldı. Bizden değil ordu o zaman yıpratalım. Yıprattğın zamanda otoriter boşluğu oluyor işte.  O zaman o boşluk giderilemiyor.

Sayın Hocam son olarak da şunu sormak istiyor ve bu konudaki düşüncenizi merak ediyorum. Bir akademisyen gözü ile her yerde üniversite açılması ne kadar gerçekçi buluyorsunuz  ve bunun içi ne kadar dolu?

Bu konuda çok haklısınız. Her vilayette üniversite açılması doğru bir şey değil ve bunun eğitimdeki kaliteyi düşürdüğüde çok tartışılmasız bir gerçek. Şöyle bir algı var. Her ilde ilave üniversiteler açılsın üniversitelerin sayısı çok fazlaca olsun dolayısıyla herkes eğitim alsın. Alsında. Nasıl bir eğitim alıyorlar? Bunu sorguladığınızda o zaman alınan eğitim aslında yeterli olmadığını görüyorsunuz, dolayısıyla üniversite mezunu olmuş çok sayıda işsiz insan yetiştirmiş oluyorsunuz. Çünkü kalite sorunu var. Türkiye’nin ihmal ettiği bir şey var. Bu ülkenin geleceği açısından çok önemlidir. Türkiye genel eğitim yapsın tabiki insanlar okusun ama bir elit eğitimi lazım. Bir çocuk ilkokuldayken kapasitesi belli olur ve öğretmen bunu anlar. Yani bir sınıfta 40 kişi varsa bunun 4-5 tanesi zeki, becerikli ve bu çocuk adam olur denir zaten. Bir kısmı vasattır, bir kısmı da okumayacaktır yani. Şimdi o okumayacak olanı lise veya üniversite okutma zaten, adamın enerjisini boşuna harcıyorsun. Bu Türkiye’de yapılmıyor. Herkes okusun ama müthiş bir kalite düşüklüğü oluyor. Daha da kötüsü üniversiteler bir nevi ticarethane gibi bakılmaya başlandı. Bir şehre üniversite geldi, ticaret hayatı zenginleşti. Üniversite ticaret değil ki, tamam esnafa faydası oluyor kabul etmek lazım ama üniversitenin görevi o değil. Üniversite bilim üretecek. Çok sayıda olması yerine evet daha az sayıda olsun veya şuda olabilir belki çok sayıda olsun ama çok kaliteli beş tane üniversitemiz olsun. Onlar elit eğitimi yapsın. Bunun üzerinde durulmuyor. Kalitesizlikte bir eşitlik var. Dolayısıyla o zaman da yetişen nesiller arasında çok önemli işler yapabilecek bir takım gençleri biz kaybediyoruz. Sıradanlaşıyor yani. O yüzden Türkiye’de yapılan herkes eğitim alsın anlayışı doğru bir anlayış değil. Şu anda çok sayıda üniversite mezunu işsiz yetiştiriyoruz. Bir öğretmen yetiştiriyoruz, menzunlarımızın durumlarını görüyoruz. Maalesef çoğu atama bekleyen binlerce öğretmen var. Bunun gibi diğer branşları düşünün hepsinde bir iş sahibi olamamış veya kendi mesleğini yapma imkanı bulamadığı için bir yerde güvenlik görevlisi olan veya başka alakasız işler  yapan nesiller var şimdi ortada. Bunlar şu anda düşük motivasyona sahipler. Çünkü, ben üniversite bitirdim halim böylemi olacaktı diyor. Şu anki eğitim sisteminin böyle bir handikapı var.

Sayın Hocam, bize vakit ayırdığınız ve HABER Gazetesi okurları için yaptığınız bu önemli açıklamalar, verdiğiniz bilgilerden dolayı çok teşekkür ediyorum. Ayrıca sizi daha yakından tanıma fırsatı bulduğum için de mutluluk duyuyorum.

Asıl ben teşekkür ediyorum. Sizin şahsınızda bütün HABER Gazetesi çalışanlarına, okurlarına ve Muğla halkına selamlarımı sunuyorum. İlk fırsatta bir daha görüşmek dileğimle, yayın hayatınızda başarılarınızın devamını diliyorum.

Bu haber toplam 97 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.