BİR BARDAK ÇAY VE BİRAZ SU

Daha ne olsun demii!

Okuduğunuz bu iki satırdan sonra düşünmenizi istediğim bir şey var. Gün içerisinde yapmayı en çok sevdiğiniz şey nedir ? Bunları yapmak için kendinize zaman ayırıyor musunuz? Hadi bakem düşünün biraz. Ya da önce yazıyı okuyup sonra da düşünebilirsiniz.
Önceden de bahsettiğim gibi organ nakli bölümü çok farklı bir servisti. Opr. Dr. Cezmi Karaca ve ekibi ameliyat sonrası çok titiz davranan bir ekipti. Buraya elinizi kolunuzu sallayarak giremezdiniz. Içeride enfeksiyon almaması gereken ve hassas süreçlerden geçen kişiler vardı.Dış kapı kilitliydi. Dışarıdan herhangi birinin girmemesi için önlem alınmıştı.Orada yaşamak hem çok zor ama zaman zaman bir o kadar da eğlenceli oluyordu. Cezmi Bey galoş giymeden, maske takmadan içeri kimseyi almazdı. Personelimiz Şerife Hanım ( Şerife Zaferoğlu ) her gün her saat her yeri dezenfekte ederdi.
Ablamla teyzem 15 günde bir değişim yaparak başımda beklerdi. Dış kapının önü bizim refakatçılarımızın seyyar evi durumunda olmuştu. Hastanede çok uzun zaman kalanlar iyi bilir. Hastanın başında bekleyenler daha zor durumdadır. Bir yandan koltuk üstünde uyumaya çalışırlar,bir yandan da gözleri kulakları içerideki hastadadır. Her zaman söylemişimdir. Hasta olandan daha çok hasta başında bekleyen yorgundur, özverilidir ve kendini hiç düşünmeden koşturur sürekli. Bana göre hasta olmak değil de hasta bakmak daha zordur. Allah hepsinden razı olsun.
Abim de bu 15 günlük değişim günlerinde, Muğla'dan beni görmek isteyenleri getirir götürürdü. Odada yalnız yaşayan biri için bu görüş günleri çok kıymetli ve duygusal geçer. Bir adada yalnız yaşarken, karşıdan geçen gemiyi görmek gibi heyecan verir insana. Aramızda 2 metre mesafe ile 15 dakika gördüğüm ailem,arkadaşlarım ve memleketimin insanları. Ne güzel kalbiniz vardı.Hep bana duacı, her daim güzel sözlerle destek, her daim sevgi dolu yürekler kapının önünde ve Muğla'da beni beklerdi sabırla... Emin olun ki o dualar bana gayret verip, ayakta tutuyordu. Bu yüzdendir ki hepsi kalbimin baş tacıdır.
Bu arada yeni bir arkadaşım daha vardı. Serumların takılı olduğu ayaklı askı ile 7/24 beraberdik. Otururken, kalkarken, her yere giderken ki tek desteğim. Ve orada yalnızken yaşadığım duygusallıklarımın tek tanığı. Acılı ağrılı dönemlerimin diğer tanıkları da içerideki hemşirelerle ( Ecmel Özen başta olmak üzere) , personel Şerife ablaydı. Ikisini çok severdim. Organ naklinde kaldığım 3-4 aylık süreçte, içerde bulunan bütün görevliler ve doktorlar başımdan hiç ayrılmadılar. O zaman içerisinde 3 kez narkozlu ameliyat oldum. En son ameliyat çıkışında ""Ecmell, Ecmell çok ağrım var yardım ettt "" diye bağırmışlığım uzun süre şaka konusu olmuştu. Şerife abla ise çok şakacı, tuttuğunu koparan, çok becerikli, ağrılarımı unutabilmem için sürekli komiklik yapan, işinde gerçekten usta bir hanımdı. Bir gün gece çok ağrım olmuş, sabaha doğru uyumuştum. Kolum,bacağım, yastığım ayrı bir yerlere bakıyorduk. Şimdi hayal edin lütfenn!! Ben dağılmış hatta yamulmuş vaziyette uyuyorum. Şerife abla da maskesini takmış, kullanacağı malzemeleri eline almış, omzuna da pöşüye benzer örtüsünü atmış, "" lorke lorke hanıme lorke "" diye oynayarak odaya daldı. Benim gözler hayalet görmüş gibi yusyuvarlak yatağımda dikildim kaldım. Bütün gün gülmekten kendimizden geçtik. Hala telefon görüşmelerimizde bunu anlatıp güleriz lorkemle beraber ahaaha. Hastane arkadaşlıkları çok kıymetlidir ve hiç bitmez, hiç unutulmaz
Benim de bazı görevlerim vardı. Ciğerlerim için balon şişirmek, top üflemek, az da olsa yürümek gibi şeyler. Tabii 4 aylık hastane sürecinde banyo etmek hayal !! Diren yerinde torba var, sürekli yenilenen kateter takılması ve ardı ardına gelen ameliyatlarla dikiş yerleri ha kapanıyor ha açılıyordu. Beni, görevlerim konusunda motive edebilecek tek şey de saçlarımın yıkanmasıydı. Yaa o toplar niye yukarı çıkmıyordu acaba ? Öfkeli bakışlarımla topları süzerken, Cezmi Bey her seferinde beni yakalardı. Herkes öğrenmişti neye zaafım olduğunu. Cezmi Bey baktı ki ben çok ağrılı ve mutsuzum, hemen yanıma gelir "" Asuman 30 defa top üfle, yemek ye, balon şişir sonrasında saçını yıkayacaksın "" dediği anda ben tüm gayretimle söylenenleri yapmaya çalışırdım. O anda İzmir'in sıcağında kafama değen o soğuk su kadar hiç bir şey beni mutlu edemezdi. Bir de hemşireler odasından gelen taze demlenmiş çay kokusu ve bana getirilen bir bardak çayı içmek.Bazen insanların hastane anılarını dinlerken çok üzülüyoruz ya! Bu yüzden size yaşadıklarımın komik yanlarını anlatmak istedim.
Aslında anlatmak istediğim neydi biliyor musunuz ?
BİR BARDAK MİS GİBİ KOKAN ÇAYLA ve SADECE KAFANIZI YIKAYACAK KADAR OLSA DA BİRAZ SU ile BULUŞMANIN, BİR İNSANI ÇOK MUTLU EDEBİLECEĞİ...
Sevgi ile kalın görüşmek dileğimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.