Koçyiğit: Ören başka yere taşınmalıdır!

ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden emekli deprem uzmanı Prof. Dr. Ali Koçyiğit depremde can güvenliği için en önemli konunun binaların zeminin sağlamlığı olduğunu söyledi.Koçyiğit, 21 Temmuz depreminin denizde olduğunu...

Koçyiğit: Ören başka yere taşınmalıdır!

ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden emekli deprem uzmanı Prof. Dr. Ali Koçyiğit depremde can güvenliği için en önemli konunun binaların zeminin sağlamlığı olduğunu söyledi.

Koçyiğit, 21 Temmuz depreminin denizde olduğunu belirterek; "Eğer bu deprem karada olsaydı Bodrum'u göremezdik. Depremler İstanköy'den Bodrum’a ve giderek Milas'a doğru kayıyor. Güllük - Gökçeler fay hattına kayması durumunda gevşek alüvyon zeminli Ekinambarı Ovasındaki köyler için çok tehlikeli olabilir.”dedi.

Koçyiğit, bölgede deprem için en riskli yerleşimin Ören olduğunu belirterek "Ören en kısa sürede mutlaka başka bir yere taşınmalıdır" diye konuştu.

Türkiye'nin deprem haritasını hazırlayan 3 uzmandan birisi olan Türkiye Deprem Danışma Kurulu Üyesi, ODTÜ Jeoloji Bölümünden emekli Prof. Dr. Ali Koçyiğit, Muğla’da son haftalarda meydana gelen depremlerle ilgili olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Yunanistan'ın İstanköy Adası ile Bodrum arasında, denizde, 21 Temmuz'da meydana gelen depremin ardından bölgede başlayan depremler halkta büyük bir tedirginliğe yol açarken depremler konusunda yetkili kuruluşlardan açıklama gelmemesi de tedirginliği daha da arttırıyor. Milas Ticaret ve Sanayi Odası'na da üyelerden gelen yakınmalar üzerine deprem tehlikesinin boyutları hakkında bir uzmandan görüş almak üzer MİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Reşit Özer ile Odanın Basın Danışmanı Olcay Akdeniz, Milas'ın Adabükü mevkiindeki yazlığında yaşamakta olan Prof. Ali Koçyiğit ile bir görüşme yaptılar.

Prof. Dr. Koçyiğit, depremlerde can ve mal kaybı yaşanmaması için en önemli konunun binanın oturduğu zeminin sağlamlığı olduğunu belirterek "Eğer binanız sağlam zemine oturuyorsa korkmanıza gerek yok" dedi. Bodrum'daki depremde can ve mal kaybı yaşanmamasının burada 2 katlı binaların bulunmasına bağlandığını ifade eden Prof. Dr. Koçyiğit "Bodrum'da can ve mal kaybı yaşanmamasının bina yüksekliği ile bir ilgisi yok. Bodrum'daki binaların en az üçte ikisi sağlam zemine oturduğu için bir kayıp yaşanmadı" dedi.

ODTÜ Jeoloji Mühendisliği bölümünde görev yaparken, Türkiye'nin deprem haritasını hazırlamak üzere 1973 yılında başlatılan çalışmada tüm Türkiye'yi inceleyerek bugün halen inşaat mühendislerinin kullanmakta olduğu deprem haritasını hazırlayan üç bilim adamından birisi olan Prof. Dr. Ali Koçyiğit, bölgede yaşanmakta olan depremlerle ilgili çok önemli uyarılarda ve önerilerde bulundu. Kendisinin halen Türkiye Deprem Danışma Kurulu üyesi olduğunu, Bakû - Tiflis - Ceyhan Boru Hattının zemin incelemesini yaptığını anlatan Prof. Dr. Koçyiğit, Bodrum bölgesinde bilinen ve kayda geçmiş olan en eski depremin 1493 yılında Bodrum'un batısında, deniz içinde meydana geldiğini, 1869 yılında da yine büyük bir depremin Ören - Ula depremi olduğunu ve depremin de önce denizde başladığını ve daha sonra Ula'ya doğru ilerleyen 6 büyüklüğünde bir deprem olduğunu anlattı.

Bölgede yine büyük bir depremin 1941 yılında meydana geldiğini ve o günden bu yana bu fay hattı üzerinde çok büyük bir enerji birikiminin olmasının mümkün olmadığını, büyük enerji birikimi için en azından 500-600 yıl geçmesi gerektiğini ifade etti. 7 büyüklüğündeki depremlerin "büyük" depremler olduğunu açıklayan Prof. Dr. Ali Koçyiğit "21 Temmuz'da Bodrum açıklarında meydana gelen deprem de 6.5 büyüklüğündedir ve büyük deprem sayılır" diye konuştu.

“Karada olsaydı hasar çok büyük olurdu”

21 Temmuz'da Bodrum - İstanköy Adası arasında, kıyıdan 16 km. açıkta meydana gelen depremin denizde olması nedeniyle çok büyük yıkıma neden olmadığını belirten Koçyiğit; "Eğer bu depremin merkezi deniz değil de Bodrum'da, karada olsaydı hasar çok büyük olurdu. Bodrum'da everin iki katlı olması nedeniyle hasar veya tehlike olmadığı söyleniyor. Bu doğru değil. Bina hasarının kat yüksekliği ile değil, binanın oturduğu zeminin sağlamlığı ile ilgisi vardır. Deprem merkezine yakın yerlerde genellikle az katlı, uzak yerlerde ise çok katlı binalar daha çok zarar görür. Bu bir fizik kuralıdır" dedi.

Bina güvenliği

Depremlere karşı bina güvenliği için "Bir kere binanız fayın üzerinde olmayacak, ikincisi sağlam zemine oturacak. Buna rağmen eğer deprem uzun sürerse bina ne kadar sağlam olursa olsun, uzun süre sallandığında mutlaka hasar görür" diyen Prof. Dr. Ali Koçyiğit depremin hızının saniyede 7 km.'yi bulduğunu ifade etti.

Koçyiğit; "Ayrıca bizim için can güvenliği bakımından depremin büyüklüğü çok önemli değil, bir kez daha belirtmek gerekirse asıl önemlisi, binan oturduğu zeminin durumudur. Binamız sağlam zemine mi oturuyor, yoksa gevşek zemin üzerinde mi, bu önemli" diye konuştu.

Bölgede meydana gelen depremler içinde asıl büyük depremin İstanköy - Karaada arasında 21 Temmuz'da meydana gelen 6.7 büyüklüğündeki depremin deniz içindeki faydan kaynaklandığını hatırlatan Prof. Ali Koçyiğit; "Bu deprem de aslında bölgede 1493 yılında meydana gelen büyük depremin bir sonucu olarak oluştu. Buradaki fay hattı, Kos'a doğru eğimli bir fay. Fakat, depremler 26 Temmuz'dan sonra doğuya ve kuzeye doğru göç etti. Bir fay üzerinde birikmiş olan enerji, eğer bir deprem üretecek kadar birikmemiş ise yakındaki bir başka faya akabilir. Bu nedenle 8 Ağustos'ta Bodrum'un doğusundaki Pınarlıbelen'de deprem oldu. Fakat o gün, asıl deprem Bodrum'un Yalıçiftlik bölgesinde oldu. Pınarlıbelen diye açıklanan fakat asıl Yılıçiftlik'te olan deprem 5.2 veya 5.3 büyüklüğünde bir depremdir. O depremde zeminde sıvılaşma da yaşandı. Yani gevşek zemin sarsıntı ile birlikte dip suyunu içine alarak sıvılaşır. Üzerindeki binalar da sıvılaşan zemine gömülür. Bu nedenle gevşek zemin depremlerde çok tehlikelidir.” Şeklinde konuştu.

“Ekinambarı gevşek zeminde”

Bölgedeki yerleşim alanlarından Ekiambarı’nın gevşek bir zeminde olduğunu vurgulayan; Koçyiğit sözlerine şöyle devam etti: "Burada Mumcular, Beyciler'den Milas - Bodrum Havalimanı'na kadar uzanan faya enerji kayması oldu. Aslında Mumcular'dan göç edecek enerjinin kayacağı fay Gökçeler - Ören fayı. Fakat bunun olmasını asla istemem. Çünkü büyük bir faydır ve büyük faydan daha büyük depremler çıkar. Sonuçları çok ağır olabilir.

Aynı zamanda, eğer Ekinambarı Ovasının batısında denizden Gökçeler'e doğru uzanan Güllük Gökçeler fayına Mumcular'dan enerji kayması da tehlikeli olur. Eğer Mumcular'daki faydan Güllük - Gökçeler fayına enerji kayması olursa, Ekinambarı Ovası gevşek zeminli olduğu için buradaki köyler için çok tehlikeli olabilir".

“Ören sağlam zeminli yere taşınmalı”

Mumcular ve Yalıçiftlik faylarından Ören faylarına doğru enerji kaymasının da çok tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirten Koçyiğit; "Ören, Kocaçay'ın taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş bir ova. Burada 60 metre kadar bir alüvyon birikimi var. Çok gevşek bir zemin. Üstelik iki fay hattı da burada kesişiyor. Yakında başka faylar da var. Bu nedenle çok tehlikeli bir yer. Ören'in en kısa sürede sağlam zeminli bir yere taşınması gerekiyor. Hem de vakit geçirmeden" dedi.

Yöneticilerin ve toplumun deprem konusunda günlük düşünmemesi gerektiğinin altını çizen Koçyiğit şunları ekledi: “Öncelikle bina yapmak için doğru yer seçmek gerekir. Şehir kurarken doğru yer seçmek çok önemlidir. Şehirlerin mutlaka deprem analiz haritalarının yapılması gerekir. Şehirlerin sismik inceleme ile deprem tehlikesi haritasının belirlemesi yapılmalıdır. Şehirlerde mikro bölgeleme sistemi ile zemin sağlamlığı incelenmelidir. Bunun için de hiç vakit kaybetmeden şehirlerde çalışma başlatılmalıdır. Bu işin sorumlusu illerde Valiler ve belediyelerdir.”

Öte yandan, MİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Reşit Özer'in davetini kabul eden Prof. Ali Koçyiğit gelecek ay, depremler konusunda kamuoyunu bilgilendirmek üzere Milas'ta bir konferans verecek.

Bu haber toplam 363 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.