3 Aralık’a Bir de Engelli Gözüyle Bakalım

Yolda yürürken karşımıza tekerlekli sandalyeyle üzerimize doğru gelen biri çıkıyor. Bir an göz göze geliyoruz ve içimiz acıyor. Dayanamayıp gözlerimizi kaçırıyoruz birden. Sonra içimizden ona yardımcı olması için Allah’a...

3 Aralık’a Bir de Engelli Gözüyle Bakalım

Yolda yürürken karşımıza tekerlekli sandalyeyle üzerimize doğru gelen biri çıkıyor. Bir an göz göze geliyoruz ve içimiz acıyor. Dayanamayıp gözlerimizi kaçırıyoruz birden. Sonra içimizden ona yardımcı olması için Allah’a dua ediyoruz. Biz kendimizce üzerimize düşeni ufak da olsa yapmış sayıyoruz kendimizi. Bir nevi günah çıkarmış gibi hissediyoruz.

Her yıl 3 Aralık tarihi geldiğinde engelliler hatırlanıyor, gündem Engelliler Günü ile ilgili etkinliklerle dolup taşıyor. Kimileri tanıdığı bir engelli bireye ‘Engelliler Günü’n kutlu olsun’ diyor. Ertesi gün o engelli birey ve daha nicesi hayatına her zamanki gibi bin bir zorluklarla kaldığı yerden devam ediyor. Devlet, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları engelli bireyler için çalışmalar yapıyor, ama insanlık nezdinde tam olarak bir farkındalık oluşturulmuş değil. Bunu engelli rampasına araç park eden insanlardan rahatlıkla anlayabiliyoruz.

Geçtiğimiz 3 Aralık günü ülke gündeminin belli bir noktasında yer almış engelli bireyler adına 3 Aralık’ı engelli gözüyle değerlendirmek amacıyla bedensel engeli bulunan Tülin Erol’a sorduk. Engelli mi, yoksa engellenen mi onlar; bir de onların gözünden bakalım…

“ASIL ENGEL DIŞARIDAKİ HAYATTA”

Sevil Yılmaz: “Engelli tanımlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz, yani engelli kelimesi size bir ayrımcılık ifadesi gibi geliyor mu, ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Tülin Erol: “Bu kelimenin tarihsel süreçte etimolojik açıdan incelendiği çok yayın var. Aslında sakat, özürlü son söylemde engelli kelimeleri değil sorun.Bunları düşünmek bu kadar sorunu yaşarken bizim için bir lüks.Biz ayrımcılığı zaten gerçek yaşamda birebir yaşıyoruz.Ha kısaca söylersek son dönemde "Engellenen" terimini kullanıyoruz.Zira bu çok daha anlamlı.Çünkü erişilebilirlik olarak herşey tamtamına sağlanırsa engelli, hamile,yaşlı ,hasta herkes için yaşam çok kolay olacak .Biz vücudumuzdaki farklılıkla bireysel olarak başa çıkabiliyoruz ama fiziki dünya şartları ve toplumun engellilik algısı bizi engelleyen asıl şey. Engelli kelimesi eksikliği ya da yetersizliği taşıyan bedene dönük bir kelime. Oysa asıl engel bu bedene yetersizliği veya eksikliği yaşayacağı fiziki dünyadaki gerçekleştirilmeyen imkanlar ve zihinlerdeki algı. Engelli olan dış ortam,engelleyen o.”

“ENGELLİ İSTİHDAMI MUHTAÇLIĞI ORTADAN KALDIRIR”

S.Y: Engelliler için devlet veya yerel yönetimler tarafından yapılan yardımlar, çalışmalar hakkında ne söylersiniz, 3 Aralık’ta Engelliler Günü etkinlikleri düzenleniyor ve insanların Engelliler Günü’nü kutlayanlar var. Bu konuda ne söylersiniz?

T.E: “Devlet Anayasa’da sosyal devlet olduğunu beyan ettiyse , Anayasa’da  tüm vatandaşlar eşit haklara sahip dediyse, 5378 sayılı Engelliler Kanunu’nu yürürlüğe 15 sene önce koyduysa ,10 yıl önce Birleşmiş Milletler Engelli İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzaladı ve bunu TBMM’de bildirdi ise sorunları çok olan dezavantajlı gruplardaki vatandaşlarına tabiki destek ve yardım edecek ve hatta tüm ülkenin ekonomik gücünü yükseltip bu yardıma muhtaç insanları da bu durumdan kurtaracak.Böyle olunca da engelli ve diğer dezavantajlı gruplar acınacak,ezik ,yalvaran, dilenen insan grupları olmaktan çıkacak ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın yardımına muhtaç olmayacak. Ya da engelliler üzerinden prim yapan kişi,grup ve TV programlarının malzemesi olmayacak.Devlet önce eğitim hakkını,bakım ve sağlığını koruma hakkını verecek.Eğitilen bilinçli engelli istihdam hakkını kullanacak,muhtaç olmayacak, devlete yük olmaktan çıkacak, üretecek, kendine güveni artacak.”

“ENGELLENENLERİN SEVGİDEN ÇOK SAYGIYA İHTİYACI VAR”

“Engelli günü kutlamaları için kendi sosyal medya profillerimde basbas bağırıyorum.  Bugün bir farkındalık günüdür. Yürüyüşlerde ortaya birden çıkan eve bağlı yaşayan engelliler, toplumun içinde sadece  farklılıkları olan vatandaşlar olarak bulunacakken ,değişik yaratıklar gibi grup halinde gülücükler saçarak yürütülüyor.Sorunları ifade eden aykırı bir söylem yok. Sonra meydanlarda özel yemekli,şarkılı gecelerde eğlenceler düzenleniyor.  Böylece engelli ve engelsizin kafasında bugünün bayram,yaşgünü gibi kutlanacak bir gün algısı kalıyor.Ertesi günse engelli ve ailesi sorunlarıyla başbaşa 10-16 Mayıs Engelliler Haftası’na kadar başbaşa kalıyor. Engelli ve ailesinin çoğu ekonomik yetersizlikler içinde boğuştuğu için gezme ve eğlenme imkanına sahip değil.Toplu halde kutlama veya eğlence merkezine taşınan engelli ve ailesi bedava yemek ve eğlenceye razı oluyor,bunu normal algılıyor.Devlet yetkilileri onları sevgi pıtırcıkları olarak birden hatırlanan "Engelli kardeşlerimiz" söylemiyle kucaklıyor. Engellenenlerin sevgiden çok saygıya ihtiyacı var oysa.”

“BENİ DEĞİL ENGELİMİ GÖREN İNSAN ALGISINDAN RAHATSIZ OLUYORUM”

S.Y: Engellilerin 3 Aralık’ta ve 10-16 Mayıs’ ta hatırlanan insanlar olduğunu genel zamanda toplum içinde eşit imkanlara sahip olamadıkları gerçeği var diyebilir miyiz, siz ne dersiniz?

T.E: “Kesinlikle böyle .Engelli birey önce anayasal ve insan hakları açısından sahip olduğu hakları bilecek ve sonra doğru ,rant peşinde koşmayan STK’larla beraber haklarını arayacak.Kapitalist sistem toplumu uyutup,toplumsal bilince belirli günlerde kutlama yapma algısını öyle veriyor ki; yaşanan sorunlara,eksiklik ve haksızlıklara rağmen insanlar bugünleri kutluyor.Engelsizlerin büyük bir kısmı  da vicdanlarını temizliyor,haline şükrediyor. Bugün bir farkındalık günüdür. Ben yolda giderken beni değil sadece engelimi gören insan algısından rahatsız oluyorum.Bir bakıyor ve gözgöze gelince utanarak gözlerini kaçırıyor. Neden sıradan bir bakış olmuyor bu.Çünkü üzülüyor ,acıyor kaçıyor benden.Zira bebeklikten ve yüzyıllardan beri bu algı verilmiş beynine azalarak da olsa.Ayrıca insan ruhudur ve normaldir ,engelli ona onun hiç karşılaşmak istemeyeceği bir durumu hatırlatır. Ve insanoğlu korkarak da olsa "hepimiz bir engelli adayıyız " tümcesini kurar habire aslında biraz da korkarak.Asıl sorun farklı vatandaşlar olarak eşit vatandaşlık hakkımızın bize yaşatılmasını sağlayacak kağıt üstündeki  düzenlemelerin hayata geçirilmemesidir. Kutlama ,farkına var ve engelleme lütfen .Ben de insanım ama farklı şekilde yaşıyorum.”

“OKUL ÖNCESİ ÇAĞDA FARKINDALIK EĞİTİMİ BAŞLAMALI”

S.Y: “Peki neler yapılabilir, yasal düzenlemeler tam olarak uygulamaya geçemeyince?”

T.E: “İnsan beynine daha okul öncesi çağdan başlayarak algı değişimi yapılacak. Herşeyin başı eğitim. Engelli birey daha çocukluktan toplum içinde olacak imkanlara sahip olacak ve engelsizler bu yaştan bunun hayatın bir gerçeği olduğu ,aslında normal olduğunu ama farklı bir yaşam şekli olduğunu görerek anlayacak.Ancak bu da yine sosyal devletin eğitim politikası ve bu politikanın hükümetler değişse de değişmemesiyle ilgili. Milli Eğitim ,Aile ve Sosyal  Politikalar Bakanlıkları ile tüm bakanlıklar önce olaya bir bütün olarak bakıp , tabanda işbirliği anlayışı taşıyacaklar .Yoksa STK’lar da sadece yardımlar düzeyinde çalışmalardan öteye gidemezler. STK’lar iktidarların etkisinden kendini bağımsız tutamazsa engelli haklarını asla koruyamazlar.

“BİTMEZ TÜKENMEZ BİR İMKANSIZLIKLAR SİLSİLESİDİR BU”

S.Y: “Peki sizin bir gününüz nasıl geçiyor, ne tür zorluklar veya kolaylıklarla karşılaşıyorsunuz?”

T.E: “Ben bunu tabiki bedensel bir engellinin yaşadığı sorunlar olarak anlatabilirim.Diğer engel gruplarından olan bireyler daha farklı konulara değineceklerdir. Öncelik her grup için erişilebilirlik ve ulaşılabilirlik kavramıyla başlar. Evde maddi durumunuza göre kolaylaştırıcı  bazı düzenlemeler yaptınız diyelim;  asıl sorun toplumsal yaşamın içindedir. Manuel sandalye ile bu ülkenin kaldırımlarında,yokuşlarında,rampalarında ilerlemeniz için olimpiyat sporcusu olmamız gerekir. O nedenle kollarımız sağlıklı da olsa manuel bir sandalye kullanıyorsanız yanınızda bir refakatçınız olmalıdır.Yani bağımsız olamazsınız. Ki akülü tekerlekli sandalyeniz de olsa bu kaldırımların genişliği, kaldırım ortasındaki tablet,çöp konteynerı,ağaç ,masa,sandalye ve saksıları aşamazsınız. Rampayla başlayan bir kaldırım rampasız bitebilir. Rampaların eğimleri çoğunlukla standart rakamlardan fazladır.Rampadan engelsiz olanda geçmeye kalksa engelli hale gelebilir.Hadi rampa uygun oldu ,o zaman da rampaya park eden motorsiklet ve otomobillerle mücadeleniz vardır. Rampa uyduruktanmış gibi sonradan eklenmiş gibidir.Rampa vardır ama tam giriş yerine bir kaldırım  dubası kondurulmuştur.Benim kursuna gittiğim okulun rampasından çıktıktan sonra  merdiveninde kalakalırsınız. Birileri sizi ve aracınızı kucaklayıp kaldırır sonra. Mağazalara ,marketlere rampa olmadığı için giremezsiniz, girdinizse de stant ve tezgah araları aracınıza uygun genişlikte değildir,askı ve raflar sizden yüksektedir.Kanadyen veya yürüteçle  yürüyorsanız da biri kesinlikle yardım etmelidir. Trafik ışıklarında sizi görmeyen araçlar gaza basıp üzerinize yürüyebilirler.Engelli asansörlerini engelsizler kullanır. Asansölerin çoğu çalışmaz zaten. Hastane ve AVM’lerde,metrolarda,doktor ofis kapılarında insanlar basıp içeri girerler,arkada kalırsınız hep ve bu sırada ayaklarınızı koyduğunuz iki ayaklığın önünüzdeki  engelsizin bileklerine zarar vermemesi için geri durursunuz .Bundan haberi bile olmaz. 7 Temmuz 2018’de ertelene ertlene yürürlüğe giren ulaşımda erişilebilirlik zorunluluğuna göre birçok kez  araçların engelli rampa ve asansörleri ya yoktur ya da çalışmaz.Aracınızı ve sizi kucaklayıp karga tulumba çukarırlar yukarı.Hatta fizik tedavi hastane servisinin bile asansörü bozuktur ,hastanenin engelli tuvaleti bozuktur,girilmez. Engelli tuvaletleri ya temizlik deposudur ya da engellinin cinsiyeti yok gibi tuvaletin standart ölçülere göre yapılması gerektiği için fazla yer kaplayacağından kadın,erkek aynı engelli tuvaletini kullanır. Engelli kadının cinsiyeti yok gibi sizi herkes kucaklamaya kalkar kaldırmak için. İnsanın bedenine dokunulmazlık hakkı gereği olan zannedersem 40 cm’lik mesafe alanını aşmada sorun görmeksizin engelliye dokunabilirler yardım için.Oysa rampa olsa,eğimi uygun olsa kendiniz geçersiniz dokunulmadan.Sinemaya gitmemiz çok mümkün değildir. Kurumsal havayolu firmalarının taşıma otobüslerinin de uluslararası iş yaptıkları halde asansörü yoktur.Yerde oturarak basamakları çıkarsınız.Ha bir de koskoca akülü aracınızı ve sizi görmeyen insanoğlu üzerinize yürür,ani fren yapamadığınızdan çarptığınızda , ayağı teker altında kaldığından size kızar. Bitmez tükenmez bir imkansızlıklar silsilesidir bu.”

Sevil Yılmaz:Emekli gıda mühendisi ve kalite geliştirme yöneticisi aynı zamanda Muğla Engelli Meclisi üyesi  51 yaşındaki Tülin Erol, engelli gözüyle 3 Aralık’ı ve yaşadığı zorlukları anlattı. Bu yazımızın engelli bireyler ve engel kavramı hakkında bir farkındalık oluşturmasını diliyoruz…

Bu haber toplam 217 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.